Bedir’e katılan ve ensardan olan Ebu Mesud Ukbe b. Amr (ra)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

"Kim bir hayra ve iyiliğe kılavuzluk ederse ona hayrı işleyenin sevabı kadar sevap vardır (Müslim, İmare 133)."
 
Dünya hayatı her birimize ayrı imkanlar sunar. Kimimiz varlıklı ve rahat bir hayat yaşar, kimimiz varlığa muhtaç, zor bir hayatı yaşarız. Kimimiz, eğitim ve ilim tahsili yönünden varlıklı bir hayatı yaşarız, kimimizin de okuyacak ve ilim elde edecek şartlarımız tahakkuk etmez. Kimimiz, hayat şartları açısından zor bir coğrafyada hayat sürdürürken , kimimizin de yaşadığı coğrafyada hayat daha basit ve güzel devam eder. Fakat, sorumluluk açısından her birimiz aynı imtihana tabiyiz.
 
Tabi olduğumuz bu imtihanın değerlendirilmesi de içinde yaşadığımız şartların durumuna göre yapılacaktır. Varlıklı bir kişi ile fakir bir kişinin imtihanları farklı değerlendirmelere tabi olacaktır. Birisi, kendisine babasından, dedesinden kalan malı dağıtarak sevap işleyebiliyor. Diğeri ise sahip oldukları ile ancak kendisinin ve ailesinin karnını doyurabiliyor. Sadaka olarak dağıtacak hiçbir şeyi yok gibi görünüyor. Zenginin bol olan malından verdiği sadaka ile fakirin az olan imkanlarından ödediği, oran olarak farklılık arz etse de imkan açısından eşittir. Her birisi sahip olduklarının ölçüsünde infakta bulunmuşlardır.
 
Her birimizin hayra ve iyiliğe kılavuzluk edebileceği bir imkanı ve özelliği mutlaka vardır. İyilik sadece maddi imkanlarla yürütülecek bir kavram değildir. Sahip olduğumuz birçok özelliğimiz, hayra açılabilecek bir kapı durumundadır. Düşünce ve fikriyatı ile kültür ve medeniyetlerin kurulmasına katkıda bulunmak, kalemi ile bu kurulan medeniyetlerin ürettiklerini kayda geçirip başka nesillerin istifadesine sunmak bunlardan bazılarıdır. Bu medeniyet yaşadığı sürece, iyilikten payına düşen katkıyı almaya devam edecektir.
 
Kendi imkanları olmadığı halde, imkanı olan insanları bir araya getirip iyilik serüveni başlatan bir insanın örneğini düşünelim. Geride durmayıp, liderlik veya organizasyon kabiliyetini kullanarak hayra ve iyiliğe kılavuzluk yapabiliyor. Servis arabası ile günlük seferlerini yapan bir kardeşimizin, günlük bir seferini de iyiliğe ayırması, okulda öğretmenlik yapan bir öğretmenin ders sonrası bir saatini iyiliğe ayırması, bir din görevlisinin görevi dışındaki bir saatini iyiliğe ayırması gibi örnekler bizlere iyiliğe yol vermenin bir çok örnekliğinin olduğunu göstermektedir. İyiliğe yol veren, hayatında da iyilik ile karşılaşır.
 
Hayır ve iyilik kervanı ilk insandan itibaren durmadan yoluna devam etmektedir. Geçtiği her dönemde insanlar bu kervana katkı sunmaya çalışmışlardır. Bu kervan, son insan yeryüzünde kalana kadar da yoluna devam edecektir. Devam eden bu sürece bizler de kendi imkanlarımız ölçüsünde katkı sunmalıyız. Bu katkı, bizim kendimizi mutlu edeceği gibi, yardımımızın dokunduğu kişileri de mutlu edecektir. Ayrıca yaşadığımız ve yaşattığımız bu mutluluklardan dolayı sevap da kazanmış olacağız. Hem toplumsal ihtiyaçları karşılamış oluyoruz hem de karşılığında ebedi olan cennete giden yolun taşlarını döşemiş oluyoruz. Bizden sonra da bizlere yapılan dualar ile bu yol tamamına erecektir inşaallah.  
 
Üzgün bir yüzde tebessüme vesile olmak, kırık bir kalbin parçalarını bir araya getirmek, karanlıklarla boğuşan bir insanın yolunu aydınlatmak, düşenin elinden tutmak ve umuda sebep olmak bizden sonra bizi takip edecek amellerimizdir. İyiliğe yol ver, iyilik bul.