Kur’an’ın şahitliğiyle biliyoruz ki, insanın serüveni iki eş ve bir aile ile başlar: Hz. Âdem ve Hz. Havva. Onlar aynı hamurdan yaratılıp aynı emre muhatap oldular. Eş olmayı Yüce Yaratan öğretti. Onların Rahmet Tepesi’nde buluştukları gün “yuva” kurulmuştur: Artık yeryüzünde anne vardır, baba vardır, evlat vardır.

Her aile, acısıyla tatlısıyla yaşanmışlıkların izlerini taşır. Sadece kendi geçmişimiz değil insanlık ailesinin geçmişi de değerlidir. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim, farklı zaman ve coğrafyalardan aile tabloları sunar. Hz. Âdem’in ailesinde pişmanlıklar, Hz. Nuh ve Hz. Lut’un ailelerinde inkâr, Hz. İbrahim’in ailesinde teslimiyet, Hz. Yakub’un ailesinde hasret, Hz. Musa’nın ailesinde hicret, İmran ailesindeki eşsiz huzur ve sekinet. Geçmişten bugüne ailelerde hüzün, acı, çile ve hüsran da olmuş, ancak onları hayata bağlayan sabır, teslimiyet, sadakat ve iman olmuştur.

Aile, küçük bir filizden büyüyüp gelişen, kökleri toprağa tutunurken dalları göğe yükselen çınar gibidir. Her ferdi özeldir. Âdem’in ailesinden bugüne bizi birbirimize bağlayan sevgidir, şefkattir, güvendir, hürmettir, hakkaniyettir. Elbette bu değerlerle aile olunur, aile kalınır, yuvaya dönüşür evlerimiz böylece.

Editör: Mehmet Çalışkan