Mekke’nin fethedildiği gündü. Efendimizin hicret arkadaşı ve dostu Ebû Bekir, yaşlılıktan saçı sakalı ağarmış babası Ebû Kuhâfe’yi Hz. Peygamber’in huzuruna getirmişti. Gözleri görmeyen bu ihtiyarı karşılayan Efendimiz, o mütevâzi hali ile şöyle buyurdu: “Bu ihtiyarı evinde bıraksaydın da ben ona gitseydim olmaz mıydı?” İşte o gün Allah Rasûlü’nün İslâm çağrısını kabul eden Kuhâfe, ömrünün son demlerinde İslâm’la şeref bulmayı ve huzura kavuşmayı seçmişti. (İbn Hanbel, Müsned, VI/350) İnsanoğlunun, iyisiyle kötüsüyle ömrünü sorgulama zamanıdır ihtiyarlık. Kimine göre son demleridir zamanın, kendini ölüme her zamankinden bir adım daha yakın hissettiği; kimine göre ise vuslata uzanan son kıvrımıdır yolun. Ancak ölüm bir yok oluş değil, yaratıcıya açılan bir kapıdır. Ölüm, Rabbe vuslat vaktidir mü’min için. İşte bu nedenle vefatının yakınlaştığı zamanlarda Rabbi, dünyada dilediği kadar yaşamak ve yiyip içmek ile kendisine kavuşmak arasında tercih yapmasını istediğinde Allah Rasûlü, Rabbine kavuşmayı tercih etmiştir. (İbn Hanbel, Müsned, III/478)

SÖZÜN ÖZÜ

Allah Teâlâ’nın kuldan yüz çevirdiğine en büyük işaret, kulun kendisine fayda vermeyecek boş şeylerle ilgilenmesidir.

Cüneyd-i Bağdâdî

Editör: Mehmet Çalışkan