Hayat bir iyilik yolculuğudur. İnsan da bu dünyaya “inanmak” ve “iyi işler yapmak” için gelen bir yolcu... İnsanı yaratan, nimetlerle buluşturan, koruyan, bağışlayan, rahmetiyle kuşatan Cenab-ı Hak; “O hangimizin daha iyi işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır” (Mülk, 67/2) buyurmuştur. O halde hayat, bir iyilik yarışı ve daha iyi olma sınavıdır.

“İyilik edin. Şüphesiz, Allah iyilik edenleri sever.” âyeti, hayatı bir iyilik yolculuğuna dönüştürenlerin ulaşabileceği en değerli hedefi gösterir: Rabbimizin sevgisini elde etmek...

İyilik, toprağa düşüp yeşeren, yeşerip serpildikçe yeniden toprağa düşüp tohum olmak ve binlerce iyiliği var etmek isteyen bir buğday tanesi gibidir. Kendi içinde bir fedakârlık barındırır ve bu fedakârlığın elbette bir karşılığı vardır. Yüce Rabbimiz, “İyilik ve ihsanda bulunanlara (karşılık olarak) daha iyisi ve bir de fazlası vardır; onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. Onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır” (Yunus, 10/26) buyurarak işte bu karşılığı haber vermektedir.

SÖZÜN ÖZÜ

Dostlar! Size ‘Dünyayı olduğu gibi terk edin’ demiyorum. ‘Günahları terk edin’ diyorum. Dünyayı bir kenara itmek fazilettir, ama günahları terk etmek kaçınılmaz bir farzdır.

Yahya Bin Muaz (r.a.)

Editör: Mehmet Çalışkan