Mümin, her şeyden önce teslimiyet ve sadakat sahibidir. O, tıpkı altın gibi değerlidir. Hayatı boyunca İbrahimî bir duruş sergiler ve vakarını korur. İmanından, değerlerinden asla taviz vermez. Kur’an-ı Kerim’in ve sünnet-i seniyyenin rehberliğini terk etmez, sırat-ı müstakimden yüz çevirmez. Resul-i Ekrem (s.a.s.)’in dilinde mümin bal arısı gibidir. Hep güzel, temiz, helal şeyler yer, hep güzel şeyler üretir. Kimseyi kırıp incitmez.

Onun gönlünde kötüye değil iyiye, zararlıya değil faydalıya, olumsuza değil olumluya yer vardır. Mümin, türlü musibetlerle imtihan edilse de yıkılmaz, ayakta kalır. Bilir ki kula düşen, imtihan ve musibetleri Eyüp misali sabır, metanet ve vakarla kabullenmektir. Yüce Allah’tan gelene “lütfun da hoş, kahrın da hoş” diyebilmektir. Elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kişidir mümin. Mümin aldatmaktan ve aldanmaktan Allah’a sığınır. Müminin dilinden kötü ve yalan sözler, onur kırıcı ve gönül yaralayıcı ifadeler dökülmez. O, ötekileştirici değil birleştiricidir; nefret ettirici değil müjdeleyicidir. Her bir sözünün, her bir işinin bir gün mutlaka hesabını vereceğinin bilincindedir.

Editör: Mehmet Çalışkan