Güven, inançtan, imandan, ihlastan beslenir ve yüreğe yerleşir. Mü’min, önce Rabbine güvenir. Sonra bu iman sayesinde kendine güveni gelişir, dürüst bir insan haline gelir.

Hasılı iman, güvendir. Mü’min, güvenen ve güvenilendir. Rabbine, kitabına, Peygamberine güvenmeyen bir insan, kendine nasıl güvenebilir? Kendine güveni olmayana kim güvenir?

Bütün peygamberler insanlığı imana davet etmiştir. Onlar yeryüzünü bir güven yurduna dönüştürmek için nice zorluklara katlanmışlardır. Her peygamber, güveni önce kendi kalbinde, kendi hayatında yaşamıştır.

Mü’minler olarak bize düşen, peygamberler zincirini örnek almak, Sevgili Peygamberimizin ahlâkıyla bezenmek, emin peygamberin emin ümmeti olmaktır. Unutmayalım ki, güvenilir olmanın şartı imana ve Rabbimizin emanetlerine sahip çıkmaktan geçer. Ama insan emanete hıyanet ederse, huzur da, güven de yok olur. İnsan emin oldukça, haneler emin olur. İnsan emin oldukça, beldeler emin olur. İnsan emin oldukça, ülkeler emin olur. Yüreğimizdeki iman ve güven, kâinatın, tabiatın, dünyamızın emin bir yer olmasının teminatıdır.

SÖZÜN ÖZÜ

Fakirlere ihsan et: Ey oğul! Cenab-ı Hakkın ihsan buyurduğu nimetten fakirleri ve muhtaçları hissedar etmek şükürdür. Eğer kapına bir fakir gelirse, onun kalbini hoş et, öyle gönder. İmam Gazâlî

Editör: Mehmet Çalışkan