Müezzin, insanları Hakk’a ve hakikate davet etme nimetine ve ikramına nail olmuş kimsedir. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) bir hadislerinde ezan okumanın manevî getirisini şöyle ifade etmiştir: ”Eğer insanlar ezan okumanın ve birinci safta namaz kılmanın değer ve kıymetini bilselerdi ve bunlara nail olmak için kura çekmekten başka çare bulamasalardı mutlaka kura çekerlerdi. (Müslim, “Salât”, 129)

Müezzinin yaptığı işin büyüklüğünü ve önemini gösteren başka bir peygamber muştusu ise şöyledir: “Müezzine, sesinin eriştiği yer kadar mağfiret olunur. Yaş ve kuru her şey onun bağışlanması için duacı olacaktır. (İbn Mâce, “Ezan”, 5) Müezzin, insanlara canlı bir tebliğ ve davet götürür. Namaza, camiye, cemaate koşacak olanlar, müezzinin sesini bekler. Mü’minler onun sesiyle oruca başlar yine onun sesiyle iftar ederler.

Buna göre müezzin, hem ibadet (namaz, oruç) vakitlerini Müslümanlara ilan etmeli hem de bilgisiyle, ahlâkıyla, faziletiyle, topluma örnek olmalıdır. Böyle bir müezzinin mükâfatı Resûl-i Ekrem’in duasıyla günahlardan arınmaktır.

SÖZÜN ÖZÜ

Gerçek anlaşılıncaya kadar mü’min kardeşinizin yaptıklarını iyiye yorun.

Hz. Ömer (r.a.)

Dostluğunu kötü günde göster, tâ ki kötü gün dostu bulasın.

Prof. Ali Fuat Başgil

Editör: Mehmet Çalışkan