Hz. Peygamber’in, inen vahiyleri tebliğ ve tilavetinin yanı sıra, inananlara Kitab’ı, hikmeti ve onlara bilmedikleri şeyleri öğretme gibi önemli bir vazifesi daha vardı.

Onun bu vazifesinin adı beyandır. Onun Kur’an’ı beyanı ise çeşitli şekillerde olmaktaydı. Nebevî beyan, bazen Kur’an hükümlerinden anlamı kapalı veya anlaşılması zor olan âyetlere, bazen de genel hükümlerin nasıl anlaşılması gerektiğine dair açıklık getirme şeklinde gerçekleşiyordu. Örneğin, imsak vakti hakkında bilgi veren, “... Şafağın beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için ...” (Bakara, 2/187) ayetinde geçen mecazi ifadeyi, sahabeden Adiyy b. Hatim hakikate hamlederek yastığının altına iki iplik koymuş, onlara bakarak imsak vaktini tespit etmeye çalışmıştı. Bu şekilde bir sonuç elde edemeyince Allah Resülü’ne gelmiş, Hz. Peygamber de âyette sözü edilen iki ipliği, “Bu (ancak) gecenin karanlığı ile sabahın aydınlığı demektir.” diyerek izah etmişti. Bu olaydan da anlaşılmaktadır ki; Kur’an’ı doğru anlamak, Allah Resulü’nün sünnetini anlamaktan geçer.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir tohum gerek, diyoruz. İnsanın içine düşmeli. Orada yeşermeli. Orada başak tutmalı.

Harmanı hasadı insanın içinde olmalı. İnsanın içinde savrulup, içinde ambarlanmalı… İnsan ona değirmen kesilmeli.

Bu değirmen bizde çağıldamalı…

Fethi Gemuhluoğlu

Editör: Mehmet Çalışkan