Ramazan ayında, diğer zamanlara göre daha cömert olan Sevgili Peygamberimiz, iftar sofralarına başkalarını davet etmeye büyük önem vermiştir. Sa’d b. Ubâde’nin (r.a.) iftar davetine icabet ettiğinde, iftarda kendisine ikram edilen ekmek ile zeytinyağını yedikten sonra, “Eftara ındekümü’s-sâimûn ve ekele taâmekümü’l-ebrâr ve sallet aleykümü’l-melâike/Yanınızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyiler yesin ve melekler size rahmet dilesin.” (Dârimî, Savm, 51) duasında bulunmuştur.

Ayrıca “Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir; oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksiltilmez.” (Tirmizi, Savm, 82) buyurarak iftar yemeği ikram etmenin sevabının büyüklüğüne işaret etmiştir.

Yetimler, yaşlılar ve muhtaçların katılımıyla iftar sofraları Halil İbrâhim bereketinin arandığı salih amellere dönüştürülmelidir. Bununla birlikte israftan kaçınılmalı; Peygamber Efendimizin iftar edeceği zaman özel yiyecekler aramadığı ve yemek ayrımı yapmadığı unutulmamalıdır.

SÖZÜN ÖZÜ

Kibir ve gurur ile tahsil olunan ilimde felâh yoktur.

İmam-ı Şâfiî

Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe, ıstırap ve felaketten kurtulamaz.

Abdülhakim Arvâsî

Editör: Mehmet Çalışkan