Hz. Ebu Bekir, Resulullah’ın (s.a.s.) sadık yoldaşı, zor günlerin arkadaşı, vefanın âdeta kendisinde beden bulduğu sahabe… O, Peygamber’in hüznünü, sevincini paylaşan, yükünü hafifleten bir dosttu. Peygamberimiz de onun bu dostluğuna, “Yeryüzünde eğer birini dost edinecek olsaydım Ebu Bekir’i dost edinirdim” (Buhârî, Fezâil, 2) buyurarak karşılık vermiştir.

Ebu Bekir’in dostluğu hicret yolculuğu ile bir defa daha imtihandan geçmiş, Resul’ün yoldaşı olduğu Cenab-ı Hak tarafından da ayet-i kerime ile teyit edilmiştir. O, Mekke’den Medine’ye hicret yolculuğunda Nebi’ye yol arkadaşlığı yapmıştır. Yola revan olduklarında, bütün gece Peygamberi ile yürüyen, gündüz olup karşılarına kocaman bir kaya çıktığında, Nebi ile birlikte onun gölgesine sığınıp serinleyen odur.

Peygamberini dinlenmesi için ikna edip, bu sırada oradaki bir çobandan biraz süt isteyen, sütü soğutmak için kırbasındaki su ile karıştıran, ikram etmek için peygamberini uyandırmaya kıyamayıp da başucunda uyanmasını bekleyen, korku içerisinde, “Ya Resulullah, yakalandık!” dediğinde, Peygamber’in (s.a.s.), “Üzülme, Allah bizimle!” diyerek cesaret verdiği de yine odur. (Buhârî, Lukata, 12)

Editör: Mehmet Çalışkan