Ezanda şehâdet lafızlarından sonra namaza davet için “Hayye ale’s-salâh” ibaresi söylenir. Buradaki “Hayye alâ” lafzı gramer açısından isim fiildir ve bir şeye teşvik, özendirme ve çağırma ifade eder. Bir güzelliğe, hayra, iyiliğe ve ziyafete davette kullanılır ve acele edilmesi gerektiğini ifade eder.

Bu etimoloji dikkate alındığında ezan, “Hayye ale’s-salâh/Haydi namaza!” çağrısı ile adeta şöyle demektedir: “Mademki şehâdeti, Allah Teâla’nın büyüklük, birlik ve ilahlığını kabul ediyorsun, mademki Hz. Muhammed’in risaletini hak olarak ikrar ediyorsun, öyleyse bu şehâdetinin gereğini yap! Kulluğa koş, huzura dur ve namazı ikame et! Bu huzur, sükûn ve saâdet iklimine acele gel! Sakın kulluğundan gafil olma!” Zira namaz hem kulluğun hem de Müslümanlığın zirve ibadetidir. Müslümanlığın ve arınma arzusunun en önemli göstergesidir. Küfre karşı bir zırh, kötülüğe karşı bir kalkandır. Namaz en güzel dua, en güzel zikirdir. Kalbin nuru, gönlün süruru, ruhun huzurudur. “Hayye ale’s-salâh / Haydi namaza” işte böyle ulvi bir göreve çağrıdır.

SÖZÜN ÖZÜ

Dil, cismi küçük yırtıcı bir aslandır, onu sağlam bağla.

Hz. Ali (r.a.)

Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah, kalemdir.

Cemil Meriç

Editör: Mehmet Çalışkan