Kâinatın Efendisi’nin sakini olduğu hane-i saadet ve bu saadetten payını alan küçük bir yürek. En yakınındaydı hep Peygamberin; çocukluğu onun yanında geçti. Allah ve Resulü’nü çocuk kalbiyle seven, Peygamberinin davetini işittiğinde ona iman eden, onun ciğerparesi Fatıma’nın sevgili eşi, torunları Hasan ve Hüseyin’in babası Ali (r.a.).

Onun en çok hoşlandığı ismi, çok sevdiği Allah Resulü’nün kendisi için söylediği “Ebû Türâb” (toprağın babası) idi. Hz. Ali (r.a.) bununla çağrıldığında çok sevinirdi. Şöyle ki bir öğle vakti sevgili eşi Fatıma ile aralarında bir anlaşmazlık yaşanmış ve Ali (r.a.) doğruca mescide giderek orada kıvrılıp uzanmıştı. Kendisini evinde bulamayan Allah Resulü damadının nerede olduğunu kızına sormuş ve öğrendiğinde doğruca mescide yönelmişti. Ali’yi orada mescidin toz toprağına bulanmış halde görünce, bir yandan mübarek elleriyle onun üzerindeki toprağı çırpmış, bir taraftan da ona “Kalk ey Ebü’t-türâb, kalk!” diye seslenmişti. Bundan böyle Hz. Ali en çok bu unvanla, Ebû Türâb ile çağrılmaktan hoşlanır olmuştu. (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe,38)

SÖZÜN ÖZÜ

Dahiliğin ne memleketi ne asrı olur; her yer ve zaman onundur. 

Cenap Şahabettin

--

Cömertlik, verebileceğinden fazlasını vermendir. Gurur, muhtaç olduğundan azını alman. 

Halil Cibran

Editör: Mehmet Çalışkan