Bazı İslâm âlimlerinin garipler zinciri içinde saydıkları şeylerden biri de cemaati olmayan camilerdir. Okuyanı olmayan kitap, İslâmi yaşantının dışına çıkmış (fasık) bir kişinin ezberindeki Kur’an, dinleyeni olmayan musiki gibi. Cami, insan içindir. İçinde insan olmadıktan sonra binanın ne kıymeti olabilir? Camiyi cami yapan, onun işlevidir.

Yeryüzünün her tarafının Ümmet- i Muhammed için mescit kılınmış olmasının anlamı, Müslümanların, nerede olurlarsa olsunlar cami ve cemaat ruhunu hâkim kılabilecek oluşlarıdır. Camiler, bu ruhun dışarıya yansıyan görüntüleridir. Hiç şüphesiz bu mübarek binalar, cami işlevini gördüğü sürece cami olabileceklerdir. Bizzat ‘Cami’ kelimesinin anlamı, aslında camilerin işlevini ortaya koymaktadır. Çünkü Cami; ‘Toplayıcı, toplayan, bir araya getiren’ anlamına gelir. Bulunduğu yerdeki insanları bir araya getiren, aynı amaç etrafında birleştiren; onları, İslâm’ın özünde yer alan birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhu içinde eriten, Müslümanlık bilinçlerini canlı tutan ve bu doğrultuda onları eğiten yer demektir cami.

SÖZÜN ÖZÜ

Yaramaz kişiler iyilik ummasın. Ilgın ağacının meyvesi asla üzüm olmaz. Güzün tarlasın arpa eken, hasat zamanı buğday biçeceğini ummasın. Ne kadar da emek çeksen zakkum ağacından meyve alamazsın. Harzehre dalından da hurma toplayamazsın. Kardeşim ne ekersen onu biçersin. Sa‘dî-i Şîrâzî

Editör: Mehmet Çalışkan