Ramazan ayı, hikmet dolu sahurlarıyla, şükür ve paylaşımın zirveye ulaştığı iftar sofralarıyla, ibadetin coşkuya dönüştüğü teravihleriyle hayatımıza ayrı bir zenginlik katmaktadır. On bir ayın sultanı Ramazanın manevi hayatımızda özel bir yeri vardır. Ramazan, oruçla anlam bulur. Oruç, kul ile Yaratıcı arasındaki muhabbetin doruğa ulaştığı duygu yüklü bir ibadettir. Kul, oruçta Rabbi ile adeta baş başadır. Allah Resûlü (s.a.s.), “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir” (Buhârî, Savm, 6) sözüyle, riyadan uzak sadece Allah rızası için tutulan orucun manevî mükâfatına işaret etmiştir. Oruçlarımız her şeyden önce bir sabır, irade ve merhamet eğitimidir. “Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı” (Bakara, 2/183) âyeti, orucun gayesinin her türlü kötülükten ve günahtan uzak durmak olduğuna işaret eder.

Gelin bu Ramazan oruçlarımızı şuurla tutalım. Yalnız midemize değil dilimize, elimize, gözümüze, gönlümüze velhasıl bütün uzuvlarımıza bizleri tüm kötülüklerden koruyan bir oruç tutturalım.

Editör: Mehmet Çalışkan