Çocuklar, başta ebeveynler olmak üzere, eğitimciler, din görevlileri, akrabalar, komşular ve topyekûn bir toplumun uhdesine tevdi edilmiş Allah’ın emanetleridir. Kerim kitabımız onlara hangi muameleyi reva gördüğümüzün hesabının sorulacağını hatırlatır (Tekvir, 81/8-9). Bu ilahî ikaz ile çocuğu bedenen ve ruhen yaralayıp inciten her olumsuz söz ve davranışın bir bedeli olduğu gerçeğiyle yüzleşmekteyiz. Diğer yandan İslam’da kimsesiz bir çocuğa sahip çıkmak, bir yetimin başını okşamak, evini ve gönlünü yetimlere açmak, maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak tıpkı ibadet bilinciyle yerine getirilmesi gereken bir ahlâkî sorumluluk olarak kabul edilmiştir. Bir çocuğu sahiplenmek, sadece bedeninin değil ruhunun ihtiyaçlarını da gidermek, onu önce kendisine sonra topluma kazandırmak, kendisi ve çevresiyle barışık, verimli, mutlu bir insan yetiştirmek kutsal bir görev addedilmelidir. Aile ihmaline ya da ailesizliğe duçar olmuş çocukları himaye etmek onlara bir ikram olmanın ötesinde toplumun üzerinde büyük bir mesuliyettir.

SÖZÜN ÖZÜ

Tarihin hiçbir imparatorluğu ve Birleşmiş Milletler ideali, üç kıta üzerinde çeşitli ırk, din, kültür ve mezhepler arasında Osmanlılarının kurduğu ahenk ve adalete erişmemiştir.

Prof. Dr. Osman Turan

Editör: Mehmet Çalışkan