Sevgili Peygamberimiz, hem insanlar arasındaki kardeşliği en üst düzeye çıkarmak, hem de fakir ve zengin arasındaki kaynaşmayı tesis etmek için paylaşma, ihsan, vefa gibi erdemli davranışların yanında, karşılıksız bağış yapmayı da tavsiye etmiştir.

Nitekim kendisinden bir şey isteyeni asla geri çevirmemiş, yanında verebileceği bir şeyler varsa vermiş; yoksa başka zaman vereceğini söyleyerek isteyen kişinin gönlünü almıştır. Ashâb da, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân, 92) âyetinin gereği olarak ömürleri boyunca “verme”yi kendilerine şiar edinmişlerdi. Öyle ki, bu âyet indiğinde, Ebû Talha, “Ey Allah’ın Resûlü! Rabbimiz mallarımızdan dağıtmamızı istiyor. Seni şahit tutarım ki ben Beyrûhâ adlı bahçemi Allah yolunda verdim.” demiş, Peygamberimiz (s.a.s.), “Bu ne kârlı bir maldır! Bu ne kârlı bir maldır!” diye onu takdir ettikten sonra bahçeyi onun akrabalarından fakir olan Hassân b. Sâbit ve Übey b. Kâ’b’a hibe etmesini tavsiye etmişti. (Nesâî, Ehbâs, 2)

SÖZÜN ÖZÜ

Daima bizi diğer insanlardan ayıran değil birleştiren şeyleri bulmalıyız.

Birbirimize  karşı çalışmak, öfkeli olmak, birbirimize sırt çevirmek fıtratın zıddına hareket etmektir. 

Marcus Aurelius

Editör: Mehmet Çalışkan