Diyanet Haber yöneticisi kıymetli Adil Bey, Sevgili Peygamberimizin doğum gününün ertesinde telefonla aradı. Kandilimi tebrik ettikten sonra çoktandır görüşemediğimizden bahsetti. Ardından da ‘yaklaşık şu kadar zamandır yazı göndermiyorsunuz…’ demeyi de ihmal etmedi!

Ehlince malum olduğu gibi kayınpederimin vefatı münasebetiyle palas pandıras memleketime gitmiştim. İslami ve akrabalık vazifemi ifa ettikten sonra Ankara’ya dönecektim. Maalesef görülmeyen ama herkesi hizaya sokup tedirgin eden, dünya literatüründeki ismiyle “kovid19” virüsü gelmeme müsaade etmedi. Biz de nâ-çar boyun büküp Nevşehir’de kaldık.

Günün birinde Ankara Sağlık İl Md. Yrd. Öğrencime; “…malum hastalıkla ilgili durum nedir, gidişat nicedir? Herkes bu hastalığa tutulacak mı?..” dediğimde; “Hocam tabiki bunu Allah bilir, ama biz sağlıkçılar olarak hastalığı daha fazla yaygınlaştırmadan, milletimizi de acizlendirip tedirgin etmeden, hastanelerimizde yığılma olmadan bu işi en iyi şekilde yönetebilmek için çok yoğun bir çaba içerisindeyiz” dedi.

Anadolu’muzda; “sakınan göze çöp batar” diye bir söz vardır. Doğrusu bu hastalık henüz memleketimize gelmeden önce ve geldikten sonra genelde devlet ricalinin, özelde Sağlık bakanlığımızın önerdiği tedbirlere azami derecede riayet etmeye çalışıyordum.

Serseri mayın gibi nerede gezdiği belli olmayan bu virüs, nereden ve kimden geldiğini bilmediğim şekilde bizi de buldu.

Görülmeyen ama herkesi tedirgin, tedirginliğin de ötesinde perişan eden, ilişkilerimizi mahvedip, sevgilerin hayallerini söndüren korona, yaklaşık bir yıla yakındır tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de esir aldı. Kısaca ağzımızın tadını kaçırdı. Bu kadar gezmeyi seven koruna maalesef bizim fakirhaneye de teşrif etti, misafirimiz oldu...

Üç kişi olarak yaşadığımız evde şimdilik sadece bende gözüküyor ama ilerleyen süreçte ne olur Allah bilir. Edindiğimiz bilgiden ve dinlediklerimizden hareketle bu virüs, herkeste farklı tezahür ediyormuş. Bizdeki belirtisi, eklem, adale ve sırt ağrısıyla başladı… Özellikle sırt ağrısı o kadar acı veriyor ki, ne sırt üstü ne yan tarafa yatamıyorsun. Ancak ağrı kesici yutarak uyuyabiliyorsun.

Çok değer verdiğim ve bu hasatlığa daha önce müptela olan değerli dostum ve kardeşim Sivas Vakıflar Bölge Md. Cemal Karaca Bey’i aradım. Sağlık durumuyla ilgili sevindirici malumatı aldıktan sonra bu işin nasıl tezahür ettiğini sordum. Yaptığı açıklama sonrasında öğrendim ki, ben de koruna hastalığına tutulmuşum. Sorduğumda testimi olmuş, henüz sonucunu almamıştım. Bir müddet sonra gayrı resmi test sonucumun “pozitif” olduğunu öğrendim.

Son derce metin ve tevekkül içerisindeyim.  “Olanda hayır vardır” inşallah bu illet, Yüce Yaratıcıma daha çok şükretmeme, daha çok dua etmeme vesile olur. 

İlerleyen süreçte korona nasıl davranacak onu zaman içinde öğreneceğiz. Davetsiz misafir, öylesine sırnaşık ve asalak ki, kovsam da gitmeyeceğini biliyorum. En iyisi, onu çok memnun etmeden, evde gerekli tedbirleri alarak, belirli süreden sonra -inşallah- kendiliğinden çekip gitmesini bekleyeceğim...

Evde üç kişiyiz. Kayınvalidemin kızında şimdilik bir durum yok, inşallah da olmaz. Kızımda da yok ama risk biraz fazla gözüküyor, inşallah onda da olmaz. Kendimize göre gerekli tedbiri aldık. Yaşam sürüyor, hayat devam ediyor.

İşin ilginç olanı ne biliyor musunuz? Türkiye’de en çok vakanın yaşandığı Ankara’da yaşa bir şey olmasın! Gel daha az vakanın yaşandığı Nevşehir’de koruna ol. Tuhaf ama durum bu. Her neyse Allah var gam yok.

HASTALIK GÜNAH GİBİDİR Hastalıkta tıpkı günah gibidir. Nasıl ki en ufak günahı dahi küçümsemek, hafife almak iyi değil ve hatta itikaden tehlikeliyse; hastalığın da ufağını da büyüğünü de hafife almamak gerekir. Ne tedbir ve önlem alınması gerekiyorsa onu yapmak gerekir. Biz de onu yapıyoruz.

Bu yüzden yaptığım açıklamalarımdan hareketle sanmayın ki, hastalıkla dalga geçiyorum, sanmayın ki, dikkate almıyorum. Önemsiyorum. İnsani olarak ne yapılması gerekiyorsa onu da yapmaya çalışıyorum/çalışıyoruz.

Cuma günü saat on yedi gibi kızımla test olduk. Pazar günü sabah saat 9.30 gibi hastaneden arayarak kızımın testinin negatif benimkinin pozitif çıktığını söylediler. Yapılacak işlemlerden bahsettiler. Ardından Sağlık İl Müdürlüğünden arayarak son bir hafta içinde kimlerle temas içinde bulunduğumu sordular. Gerekli konuşmayı yaptıktan sonra ‘hastalığın kaynağını bulma’ anlamına gelen filyasyon ekibinin geleceğini ve uymamız gereken kurallardan bahsedeceğini söyledi.

Filyasyon ekibi geldi. Benim dışımda eşim ve kızımı apartman girişine çağırdılar. Kızım benimle birlikte test olduğu için eşime test yapıp gittiler.  

Beyaz camdan ve sair mahfillerde herkesin sıkça kullandığı kavramı ben de kullanmak istiyorum. Maske, mesafe ve temizliğe dikkat edelim. Bunda vebal ve sorumluluk var. Bu ve bunun gibi uyarıları gelişi güzel söylenmiş laf olarak algılamayalım, gereğini yapalım.

DEPREM İzmir’deki depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, hastalara şifa; psikolojik sıkıntıya maruz kalan vatandaşlarımıza metanet diliyorum. İnşallah en kısa zamanda yaraları sarılır, eski hallerine dönerler.