Yazar, yazdığını büyük bir kesimin okuyacağını düşünerek yazmalıdır. Yazmak sorumluluktur.

Yazar, okuyucusunu/insanları yanlış bilgilendirmemelidir. Yazar gerekli araştırmayı yapmadan yazmamalı, insanları yanlış yönlendirmemelidir. Yazdığı her kelimeyi, her cümleyi daha bir özenle yazmalıdır.

Çok değerli “Diyanet Haber” site yöneticileri yazmamı istediler. Yapılan teklifi değerlendirip yazmaya karar verdim. İnşallah bundan böyle bizlere tahsis edilen sütunda siz okuyucularıma kalemimle sesleneceğim. Umarım yazarken ben, okurken de sizler istifade edersiniz.

Malum, toplum fertlerden oluşur. Ferdin durumu belirler toplumun ahvalini. Fertler ne zaman konuşması, ne zaman susması gerektiğini; ne zaman durması ve ne zaman yürümesi gerektiğini iyi bilmelidir. Buna bir yerde dengeli olmak denir. Dengenin ihlali savrukluk dengesizliktir.

Pekiyi “denge” nedir?

Denge:

  1. Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, muvazene, balans.
  2. Zihinsel ve duygusal uyum, istikrar: Ruhsal denge.
  3. Siyasi güçlerin, yetkilerin birbirini sınırlayacak biçimde dağıtılması…
  4. Ekonomik hayatın uyumlu düzeni. Dengenin tanımı Türk Dil Kurumunda böyledir.

Denge fertte olduğu kadar devlette de esastır. Devletin asli görevlerinden biri de dengeyi sağlamaktır. Dengenin kaybı ferdi olduğu kadar devleti de meflûş eder. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun dengeyi korumak esas olmalıdır. Denge, haklının hakkını her durumda yerine getirmektir/vermektir. Adaleti sağlamaktır.

Adalet kaybolursa insan iki menzile arasında sallanıp durur. Kimin yanında olması gerektiğini bilemediği gibi kimin peşinden gideceğini bilemez. “…müzebzebine beyne zâlik…” (Nisâ, 4/143.)

Aile reisi için bu durumun önemini Allahuteala, kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “ahsenü’l gasas” (en güzel kıssa) olarak belirttiği Yusuf suresinde, Yakup (a.s.) ile oğulları arasında geçen hikâyede anlatır. Yakup (a.s.) sevgisini oğlu Yusuf lehine fazla kullanınca diğer kardeşlerinin kıskançlığını depreştirdi. Mübalağalı bu sevgiden dolayı Yusuf’a kardeşlerinin haksızlık yapmasına sebep oldu. Gösterilen bu aşırı sevgi, kardeşleri tarafından önce Yusuf’un kuyuya atılmasına, ardından da köle olarak satılmasına sebep olmuştur.

Allah’ın denetim ve gözetiminde bulunan Peygamberlerin adaletsiz ve dengesiz olması asla düşünülemez. Allah, kulluk kitabımız Kur’an’da birçok örneğini Peygamberleri üzerinden vermiştir. (Abese, 80/1-10.)

Kur’an öncesi “ilahi kitaplar” toplu olarak geldiğinden çok kısa bir sürede tahrife sebep olmuştur. Son ilahi kitap Kur’an ise ilk gelmeye başladığı andan itibaren peyderpey gelmesi ve “vahiy kâtipleri” tarafından günbegün kaydedilmiş olmasından dolayı kaydedilen varaklar (sayfalar) daha ilk halife Ebubekir (r.a.) tarafından bir araya getirilmiştir. Üçüncü Halife Osman (r.a.) tarafından da altı nüsha çoğaltılarak herhangi bir şüphe ve kargaşaya sebebiyet vermeyecek şekilde kayda alınmıştır. Kur’an geldiği ilk günden günümüze ve hatta kıyamete kadar bir harfi dahi eksilmeden, zayi olmadan mevcudiyetini korunmaktadır/korunacaktır da.

Kur’an’ın durumu bu iken aynı zamanda Kur’an’ın mübelliğcisi Hz. Muhammed de (s.a.s.) bunun uygulamasını bizzat göstermiştir. Onun uygulamaları da günümüze kadar gelmiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir.

Bu husus Mevlana’nın: “Pergelin iğneli ucu dinimde sabit, diğer ayağıyla yetmiş iki milleti dolaşırım.” şeklinde belirttiği “pergel metaforu”nda da geçmekte.

Önümüzde ve elimizde Allah’tan geldiği gibi tastamam bulunan Kur’an, Kur’an’ın uygulayıcısı Hz. Muhammed’in (s.a.s.) sünneti varken neden dengesiz davranırız ki?! Neden ölçüsüz hareket ederiz ki?!

Elimizi uzattığımızda dokunabileceğimiz kadar yakın asli hakikatler, yönümüzü döndüğümüzde görebileceğimiz kadar temel değerlerimiz mevcutken hâlâ birtakım bocalama içerisindeysek rehber olarak Kur’an ve sünneti değil, ya Batılı batıl değerleri yahut kıt aklımızı aldığımızdandır.

Diğer taraftan yukarda bahsettiğim ve her Müslümanın bildiği gibi bizim yol haritamızı Kur’an ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) uygulamaları belirtirse şaşacak bir durum yoktur. Olmamalıdır.

Unutmayalım ki!

Değerlerimiz dengemizi, dengemiz ise hayata “ferasetle” bakmamızı sağlayacaktır.

Bu vesileyle mübarek ramazan-ı şerifin milletimize ve âlem-i İslam'a hayırlar getirmesini Yüce Mevla’dan niyaz ederim.