Her ne kadar Kuran’ı ezberlemek güzelse de asıl olan onu anlayıp gereğini yapmaktır. Hassaten bunun eğitimini gören ve gösteren insanlar bu hususa daha çok dikkat etmeli.

Ey Yehova! Senin çadırında misafir olmaya kim layık?

Lekesiz yürüyen ve adil olan,

Yüreğinde hakikati söyleyen;

Dili ile iftira etmeyen,

İnsanlara kötülük etmeyen,

Zayıfın zararına hediye kabul etmeyen. (I)

Son yıllarda ülkemizin hemen her şehrinde birbirinden renkli hafızlık törenlerine şahit oluyoruz. Bu tabloyu görüp te gururlanmamak mümkün değil. Masum ve pırıl pırıl bu yavrularımız umarım ezberledikleri kulluk kitabımızı anlamak için de gayret ederler. (Diyanet, Kuran’ın anlaşılması için çok özel gayret göstermektedir.)

M. Akif’in;

“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı”

Evet, İslam şairi Akif’in dediği gibi Kuran’ı günümüzde anlayıp, hayatımızın iksiri haline getirip, onu yol kılavuzumuz eylemeliyiz. O’nun öğretilerinden uzak kaldığımız için iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı karıştırmamalıyız.

Her ne kadar Kuran’ı ezberlemek güzelse de asıl olan onu anlayıp gereğini yapmaktır. Hassaten bunun eğitimini gören ve gösteren insanlar bu hususa daha çok dikkat etmeli.

Çünkü Kuran, hemen her olay için nasıl davranılması gerektiğini belirtmiştir. Nitekim Cenabı Hak; “Yaş kuru her şey Kuran’da vardır.” şeklindeki ifadesi bu düşünceyi doğrulamaktadır. Bu yüzden Kuran, ferdin ve toplumun bozulmaması için önleyici kurallar koymuştur. Onlardan biri de hakkında kesin bilgisi olmayan kişilerin nasıl davranması gerektiğidir. Kuran’da ‘i f k’ hadisesi olarak anlatılan mesele bu durumu gayet açık bir şekilde anlatılmaktadır.

Günümüzde sosyal medya platformları başta olmak üzere insanların bir kısmı, diğerleri hakkında, yerli-yersiz söz söylemekte, iftira atmakta.

Kuran’da; zanda bulunmanın günah olduğu belirtilmesine rağmen insanlar, duydukları sözü, okudukları haberi yeterince araştırmadan yerli-yersiz yorum yaparak:

Görüyor musun, doğrusu bundan hiç beklemezdim yazık!

Şuna bakar mısın dünyanın çivisi çıkmış.

Vay be, kimseye güven kalmadı!

Bu zaten böyle!

Ben demiştim, buna güvenilmez diye! Yaklaşımda bulunurlar.   

Aşağıdaki ilahi beyanlar, yaşanılan bu tür olaylar karşısında nasıl davranılması gerektiğine açıklık getirmektedir.

Duyulan haberlere hemen inanmak yerine:

I- Bir haberi “… İşittiğiniz zaman mümin erkeklerin ve kadınların birbiri hakkında hüsnü-zan beslemeleri ve ‘b u  a p a ç ı k  b i r  i f t i r a d ı r’ demeleri gerekmez mi?”

II- (onları)… Yalanlamaları icap etmez miydi?

III- … Birbiri hakkında hayırhah öğütte bulunmaları gerekmez miydi?

IV- … Oysa bu apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi?

Son Nebi’nin çok sevdiği hanımına iftira atılmıştı. Bu konu diğer bir hanımına sorulduğunda; (yaklaşık olarak) ‘onun için hayırdan başak bir şey düşünmem’ demiştir. Sorumlu insan tavrı böyle olmalıdır.

V- (iddia edilen gayr-ı meşru suçlamaya karşı)… Onlara yönelik, isnadınıza karşılık dört şahit getirin diyemezler miydi?

VI- (mesnetsiz suçlamalar) … Kulağınıza geldiğinde; (meseleyi bilmiyoruz) bunu konuşmak bize yakışmaz, fesuphanallah!” deseydiniz ya!

Maalesef böyle söylemedikleri, yapmadıkları gibi bir de:

VII- … Yaptıklarını/söylediklerini de önemsiz saydılar/sayıyorlar.

VIII- … Hâlbuki Allah katında o büyük bir vebaldir/suçtur.

Böyle davrananlar ve yapanlar şeytana uyanlardır ve kötülüğü yayanlardır.

Müminlerin arasında ahlaksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir ceza vardır. Allah bilir siz bilmezsiniz. (II)

---

I- Nutuklar ve Konferanslar, Ernest Renan, Dergâh Yayınları, Haziran 2022, S.136-137

II- 24/11-21