İnsanın Rabbine yönelmesinin O’nun istediği gibi yaşamasının önünde engeller; hakikati görmeye mani olan perdeler var.

“Gaflet” onlardan biri!

“İnsanların hesaba çekilme zamanı yaklaştı ama onlar gaflet içinde görmezden gelmeye devam ediyorlar. Kendilerine ne zaman Rablerinden yeni bir öğüt gelse kalpleri oyun eğlencede iken alay ederek onu dinliyorlar…” ( Enbiya, 1-3)

Gaflet bir perde.

Kalın bir perde!

Arkasında ne var, göstermiyor. 

Halbuki gün yaklaşıyor; son yaklaşıyor;

“Gerçek vaat  (son saat) yaklaşınca, kâfirlerin gözleri birdenbire dona kalır. “Eyvah, yazıklar olsun bize, biz gaflet içindeymişiz hatta biz zalimmişiz” derler. (Enbiya,97)

Gözünü yumunca insan her taraf karanlık oluyor. Perdeyi açmayınca güneşin doğduğu fark edilmiyor.

Çocukken anlatılırdı; oruçta gözü olmayan kişiler yiyip - içmeye devam etmek için pencereyi kalın perdelerle örtermiş. Henüz imsak vaktinin gelmediğine kendini ikna etmek için.

Düşünmez insan, düşünmek istemez. Malum “kafir” hakikati örten, gizleyen demektir. Ölümü bilir, öleni görür, sıranın kendisine de geleceğinin farkındadır ama perdeyi sıkı sıkıya kapatmanın derdindedir.  

Keyfinden vazgeçmek istemez. Arzu ve isteklerinin esiri olmuştur.

Netice değişmez; “herkes yanında bir sevk edici bir de şahitle birlikte gelir. ‘Sen bundan gafletteydin; şimdi biz senin gaflet perdeni kaldırdık. Bugün gözün keskindir’ denir.”(Kaf,21-22)

Gaflet felakettir. Gözünü yuman kendine karanlık eder. Görmezden gelen kendisi uçurumdan düşer. 

“Huzurumuza gelecekleri gün nasıl da duyacak ve nasıl da görecekler! Fakat o zalimler, bugün apaçık bir şaşkınlıktadır. Hükmün kesinleştiği o pişmanlık günü hakkında onları uyar! Onlar gaflettedir ve inanmazlar” (Meryem,38-39)

Tehlikeyi haber veren siren sesi gibi ayetler!

Fırtınanın, kasırganın geleceğini tahmin eden meteoroloji uzmanları gibi.

Tedbir alıp - almamak insana kalmış.

Tedbirini alan selamette, almayan gafil tehlikededir.