Daha önce yazıp yazmadığımı hatırlamıyorum,

Yıllar önce bir Kur’an kursumuzu ziyaret ederken kapının önünde iki sevimli siyahi çocukla karşılaştım.

Biri 8-9, diğeri 12-13 yaşlarında…

Aramızda şöyle bir konuşma geçti:

- Nerelisiniz?
- Sudan
- Maşallah. Türkiye’ye niçin geldiniz?
- Hafızlık yapmak için.
- Babanız da burada mı, ne yapıyor?
- Babamız öldü!
- Babanız öldüyse size kim bakıyor, maişetinizi nasıl temin ediyorsunuz?
- Babamız öldü ama Allah diridir ve ölmeyecektir.

Hayatım boyunca çok utandığım anlardan birini yaşıyordum.

İnsanlara imanı, İslamı, tevekkülü, kaderi, rızayı vs. anlatan güya hoca ben…

Karşımda Hz. Bilal-i Habeşi’nin soyundan cüssesi küçük ama iman, teslimiyet ve tevekkülü dağlar kadar olan bir çocuk, "Babam öldü ama Allah hayydır ve ölmeyecektir." diyor. 

Çok sık okuduğumuz ayetlerden biri, Ayet’el- Kürsi’nin ilk cümlesi, "Allah hay ve kayyumdur."

Beklentilerimiz oluyor; hedeflerimiz, elde etmek istediklerimiz…

Korkularımız oluyor; endişe ettiklerimiz, çekindiklerimiz…

Bir güven krizi yaşadığımız kanaatindeyim…

Birbirimize olan güvenden bahsetmiyorum. 

Rabbimize güveni,tevekkülü kasdediyorum. 

"Allah sana bir zarar verecek olursa, onu O’ndan başka giderecek yoktur. O senin hakkında bir iyilik dilerse O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. Bunu kullarından dilediğine nasip eder. Bağışlayan ve esirgeyen O’dur." (Yunus,107)

Şemseddin Sivasi;

"Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak;
Padişah konmaz saraya, hane mamur olmadan"
 der. 

Yakini iman, tam tevekkül ve teslimiyet…

Ardından alemlerin Rabbinin razı olması ve razı etmesi...

"İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlara gelince, yaratılmışların en hayırlıları onlardır. Onların Rableri katındaki ödülleri, içinden ırmaklar akan, devamlı kalacakları adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu, Rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir." (Beyyine, 7-8)