Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksâ, Hz. Peygamberin (sas) de hep gündemindedir. Birçok hadisinde Allah Resulü (sas) ümmetinin dikkatlerini bu mübarek bölgelere çekmiştir. Onun dilinde bu mescidin adı bazen “Beytü’l-Makdis”, bazen “Mescid-i Aksâ”, bazen de “Mescidu İliyâ” şeklinde anılırken, o bölge de “el-Ardu’l-Mukaddese” diye geçmektedir.

Resulullah’ın (sas) bir soruya verdiği cevabına göre yeryüzünde ilk kurulan mescit, Mescid-i Haram, ikincisi ise Mescid-i Aksâ’dır. (Müslim, Mesâcid, 1)

Allah Resulü (sas) Medîne’ye geldikten sonra on altı ve on yedi ay kadar Beytu’l-Makdis’e doğru namaz kılmıştır. (Tirmizî, Salat, 138)

Allah Resulü’nün (sas) beyanına göre sırf daha fazla sevap almak maksadıyla “Ancak şu üç mescit için yolculuk yapılabilir: Benim bu mescidime, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksâ’ya." (Müslim, Hac, 511)

Yine Hz. Peygamber (sas), Mescid-i Aksâ’da kılınan namaza binlerce kat daha fazla sevap verileceğini bildirmiş, Hz. Süleyman’ın (as) Beytu’l-Makdis’in binasını bitirince yaptığı Mescid-i Aksâ’da namaz kılan bir kimsenin, anasından doğmuş gibi olması şeklindeki duasının kabul olacağı ümidini dile getirmiştir. (İbn Mâce, İkâme, 196, 198)

Hz. Peygamberin (sas) azatlısı Meymûne’nin Beytu’l-Makdis’e gidip gitmeme hakkındaki sorusuna Allah Resulü (sas) şöyle cevap vermiştir: “Orası haşr ve dirilişin gerçekleşeceği yerdir. Gidin ve orada namaz kılın! Çünkü orada kılınan bir vakit namaz, başka yerde kılınan bin vakit namaz gibidir” buyurdu. Ben, “Peki oraya gidecek imkan bulamazsam ne dersiniz?” dedim. O, “Oraya aydınlanmada kullanılmak üzere zeytinyağı gönderirsin. Bunu yapan, oraya gitmiş gibi olur.” (İbn Mâce, İkâme, 196; Ebû Davud, Salat, 14)

“Kim Beyt-i Makdis’te umre yaparsa, bu onun önceki günahları için kefaret olur.” (İbn Mâce, Menâsik, 49.)

Mescid-i Aksâ, adak adayanın bu sözünü gidip yerine getireceği bir mekândır. (Dârimî, Nüzûr, 4.)

Kendisinden sonra sıkıntıya düşebilecek olanlara Resulullah (sas) “Beyt-i Makdis’e gitmelerini tavsiye etmiş, orada kendilerine Mescide gidecek zürriyetler verileceği ümidini” ifade etmiştir. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c. 4, s. 68.) Ashabından daraldığını söyleyen ve can çekiştirmekte olan Şeddâd b. Evs’e Resulullah (sas) “Hayır, dünya sana dar gelmeyecek, aksine Suriye bölgesi ve Beytu’l-Makdis fethedilecek de inşallah sen ve arkandakiler oradakilere önderler olacaksınız.” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, c. 7, s. 289.) müjdesini vermiştir. Gerçekten de Şeddâd kısa süre sonra iyileşmiş, bilahare gittiği Kudüs’te birçok önemli görevler de icra etmiştir. Ümmetinden bir topluluğun daima hak üzere olacağını ve düşmanlarına üstün geleceğini haber vermiştir. Muhaliflerin onlara zarar veremeyeceğini belirten Resulullah (s.a.s.), onların Beytu’l-Makdis’te ve etrafında olduklarını da müjdelemiştir. (Ahmed b. Hanbel, el-Musned, c. 5, s. 267.)

Kubbetüs sahra arşiv

Hz. Peygamberin (sas) hadislerinde onun Mescid-i Aksâ’ya yaptığı gece yolculuğu da geniş yer tutmaktadır. Farklı rivayetlerden öğrendiğimize göre olay şöyle gerçekleşmiştir: Hz. Peygamber (sas), Burak adlı farklı bir binekle Beytu’l-Makdis’e varmış, onu önceki peygamberlerin bağlamış olduğu halkaya bağlamıştı. Orada ayaklarını peygamberlerin bastığı yerlere koydu. Peygamberler (as) de kendisi için orada toplanmıştı. Hz. İsa (as), Hz. Musa (as) ve Hz. İbrahim (as) peygamberleri gördü. Cibrîl (as) onu ileri geçirdi ve Hz. Peygamber (sas) onlara imamlık yaptı, iki rekat namaz kıl(dır)ıp çıktı. Derken kendisine Cibrîl (as) bir kap şarap ile bir kap süt getirdi. O, sütü seçince Cibrîl (as) Allah’a (cc) hamd ederek fıtratı seçtiğini söyledi ve onu semaya çıkardı, semanın kapıları açıldı da cennet ve cehennemi gördü. (Müslim, Îmân, 259; Nesâî, Eşribe, 41, Salât, 1; Ahmed b. Hanbel, el-Musned, c. 5, s. 392; c. 2, s. 528.)

Kâbe’den Kudüs’e yapmış olduğu bu bir gecelik yolculuğu, Hz. Peygamber (sas) etrafındakilere haber verince Kureyşliler buna inanmadılar. İçlerinden daha önce Kudüs’e gitmiş olanlar, oradaki mescidi anlatmasını istedi. Bunun üzerine o, Hıcr’de ayağa kalktı. Yüce Allah (cc), Beytu’l-Makdis’i gözünün önüne getirdi de ona bakarak özelliklerini Kureyş’e anlatmaya başladı.” Sonunda topluluk, “Vallahi doğru anlattı!” dedi. (Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 41; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 17; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c. 1, s. 309.)

İsrâ olayı gerçekleştiğinde Resulullah’a (s.a.s.) üç şey verilmişti: 1. Beş vakit namaz verildi. 2. Bakara Sûresi’nin son âyetleri verildi. 3. Ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların büyük günahları bağışlandı. (Müslim, Îmân, 279.)

Kâbe’nin inşasında Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as), Beytu’l- Makdis’in inşasında Hz. Süleyman, Mescid-i Nebevî’nin inşasında ise Peygamberimiz (sas) bizzat çalışmıştır. Dolayısıyla her üç mescit de birer peygamber hatırasıdır ve kutsaldır. Bu nedenledir ki Resulullah (sas), Müslümanlardan bu mabetlere karşı en küçük bir saygısızlık yapmamalarını istemiştir. (Ebû Davûd, Tahare, 4.)

Kaynak: Kudüs ve Aksa - Bünyamin Erul