Kadıköy Müftülüğü Din Görevlileri Buluşması

Kadıköy Müftülüğünce organize edilen programda Kadıköy Halk Eğitim Müdürlüğü Konferans Salonu’nda din görevlilerine hitap eden İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, program öncesinde Çekmeköy’de düşen helikopterde şehit olan 4 asker için düzenlenen törene katıldığını belirterek “Biz aynı saflarda hizmet veren iki orduyuz.” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

“Onlar ‘leşker-i gaza’ yani sahada dini, vatanı, bayrağı, milleti savunan askerlerimiz. Biz de ‘leşker-i duayız’ yani vatan sathında insanların gönüllerine ulaşmak için mabetlerde bu hizmeti icra etmeye çalışıyoruz. Beraber aynı yolda yürüyen iki ordunun askerleriyiz. O acının paylaşılması adına orada bulunmanın bizim için olmazsa olmaz olduğunu düşünerek gitmeyi görev addettim. Bu kardeşlerimiz vatan sathının korunması adına helikopterleriyle semada nöbet tuttukları sırada kendilerine şehadet nasip oldu. Düşeceklerini anlayınca masum insanlara zarar vermemek adına helikopterlerini boş alana kadar taşıyıp oraya düşmeyi göze alacak kadar yüksek bir adanmışlık duygusuyla bunu gerçekleştiren kahramanlara herhalde hepimizin bir vicdan ve vefa borcu olmalıdır diye düşünüyorum.” 

“Din Hizmetinde Nebevi Vasıflar” konusunu ele alan Prof. Dr. Yılmaz: “Davet ve irşâd nebevi bir konu ve nebilere has vasıflar var. Nebilerin varisi olan ‘dai’lerin o vasıfları kuşanmış ve donanmış olması arzu edilir. Emanet, sıdk, fetanet, tebliğ ve ismet olmak üzere beş vasfın bize yansımaları olmalıdır. Elbette ismet sıfatı vehbi bir sıfattır. Biz onun yerine takvayı anlatacağız. Bunlardan en önemlisi emanet sıfatıdır. Emanet aslında karakter ve şahsiyetin tecessüm etmiş şekli ve hali olarak tanımlanabilir. Çünkü şahsiyet ve karakter emanet olarak tecessüm ettiğinde karşımıza ‘Muhammed-ül Emin’ çıkıyor. Cahiliye Araplarının bile yalanlayamadığı, kendi hayatıyla ilgili bir defo bulup küçümseyemediği bir insan karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla emanet dediğimiz şey bir karakter olgusu, bir şahsiyet tekâmülüdür. Hakikaten kişinin üzerinde en etkin vasıf karakterdir. Dolayısıyla şahsiyet ve karakter yani emanet vasfı gerçekten insanı yücelten, katma değerini artıran bir zenginliğe sahiptir.” dedi.

Pendik Müftülüğü Din Görevlileri Buluşması

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz daha sonra Pendik Müftülüğü tarafından düzenlenen programda din görevlileri ile bir araya geldi.

Din gönüllüsünün kendisine hedefler belirlemesinin önemine işaret eden Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Emanet bilincine sahip din gönüllüsü işini ihsan ve itkan kıvamında, yani en iyi ve güzel şekilde yapar. İnsanların gönüllerine dokunmanın derdinde olur ve işini önemser. Yaptığı işi asla savsaklamaz, küçümsemez ve geçiştirmez.

İnsan önce hedefler koymalı ve sonra bu hedeflere ne kadar ulaştığını muhasebe etmeli. Kişinin günlük ve yıllık planları olmalı ve o hedeflere doğru yürümeli. Hayatını, hedefleri istikametinde yaşayan en büyük insan Allah Resulü’dür. Nübüvvet görevi verildikten sonra kendi kendisine sorduğu ilk soru ‘Şimdi bana kim inanır?’ olmuştur. Bunu Hz. Hatice validemize sorduğunda ‘Ben inanırım ya Resulallah’ diye cevap vermiştir. Ondan sonra sürekli hedefler koymuştur. Mekke’de ‘İki Ömer’den biri Müslüman olsun’ demesi, Taif’e gitmesi, Habeşistan’a hicret için insanları göndermesi ve nihayet Medine’ye hicret etmesi, Hendek Savaşı’nda Bizans ve İran’ın fethine dair ileri ufuklar ve hedefler gösteren tavrı aslında hedefleri olan ve hedef gösteren en büyük insanın Allah Resulü (s.a.s.) olduğunu gösteriyor.

Dolayısıyla hedefleri olan insanlar mutlaka belli bir tempo dâhilinde o hedeflere doğru yürürler ve sonuca ulaşırlar. Hedefleri olmayan bir insan durumu çok kabiliyetli de olsa çok değerli bir arazinin nadasa bırakılması, sürülüp ekilmemesi, sulanıp gübrelenmemesi gibidir. Bir insanın ne kadar çok hedefi varsa o kadar çok yapacağı iş vardır. Dualarımızla hedeflerimizi buluşturmalıyız. Dua hedefler belirlemektir. Hedeflerle dua arasında doğru orantı vardır. Duası olan insan hedefi olan insan demektir. İnsanın hedefi ne kadar yüksekse o kadar çok değer kazanır.”

Editör: Mehmet Çalışkan