İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Konferans Salonu’nda gerçekleşen seminer, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Seminerin açış konuşmasını yapan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, şunları söyledi:

“Diyanet İşleri Başkanlığımızın, anayasal bir kuruluş olarak görevleri zımmında inanç, ibadet ve ahlak konusunda halkı aydınlatmak, ibadet yerleri üretmek gibi bir zorunluluğu var. Belki de bu yüzden Diyanet hizmetleri cami, mabet ve kurs merkezli olarak kaldı. Ama gelişen ve değişen dünya şartları din hizmetinin sadece cami merkezli olarak kalmasının ve Kur’an kursu ile sınırlandırılmasının yeterli olmadığı gerçeğini gösterdi. Bu yüzden de Diyanet İşleri Başkanlığımızdan bu manada din hizmeti almak ve din eğitiminden istifade etmek amacıyla protokoller yaparak hizmet alanımızı geliştirme talebinde bulundular. Bugün 5-6 kadar bakanlığın, genel müdürlüğün Diyanet İşleri Başkanlığı ile protokolü kapsamında iş birliği yapması bunu göstermektedir. Başkanlığımızın son 10 yıldaki perspektifi de din hizmetlerinin mabet merkezinden insan merkezine doğru evrilmesi gerçeğini gündemimize taşıdı. İletişim araçlarının yaygınlaşmış olması, cami vaizliğinin yanında bir de televizyon vaizliği gibi bir vaizliğin çıkmış olması, oralarda dine ait bilgilerin paylaşılmış olması bizim biraz daha alana inmemiz gerçeğini önümüzü koydu. Bu yüzden Başkanlığımız da artık insan merkezli bir din gerçekleştirmeyi hedefliyor. Yani artık camideki cemaatimiz, kursumuza gelen talebelerimiz değil sadece, bunun dışında insanın olduğu her yerde din hizmetinin yapılması gerektiği gerçeği gündeme taşınarak Diyanet İşleri Başkanlığı, artık alana inmiş oldu. Bu yüzden arkadaşlarımızın bir kısmı KYK yurtlarında, bir kısmı hastanelerde, sevgi evlerinde ve alanda pek çok yerde, Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatı görünür hale geldi.”  

İnsanlarla ilişkilerde uyulması gereken kurallar konusuna da değinen Yılmaz, şöyle devam etti:

“İnsan nasıl düşünürse hadiseler de o istikamette gelişir”

“İnsanlarla ilişkilerde birtakım altın kurallar vardır. Herkesin değerli olduğunu ve önem verdiğimizi hissettirmek, insanların gönüllerine dokunmak ve müessir olabilmek için çok önemli bir vesiledir. İnsanlarla ilişkilerde dört önemli kural çok büyük değer taşıyor. Toplumdaki farklılıklarımızı zenginlik olarak görüp herkese hoşgörüyle yaklaşabilmek bu işin temel şartıdır. İkincisi benzerliklerimizi öne çıkarmak önemlidir. Asgari müştereklerin azami olmasına özen göstererek adımlar atmak gerekiyor. Muhataplarımızı eleştiri ve suçlamalara tabi tutmadan, onları yargılayarak davranmamamız gerekiyor. Bir de güler yüzümüzle, mütebessim çehremiz ve yumuşak üslubumuza, cemaatimiz ve ilk defa karşılaştığımız insanlar çok değer atfetmektedir. Buna da dikkat etmeliyiz. Bu yüzden hoşgörülü ve iyimser olmak, olgun davranabilmek, kimse ile alay etmemek, insanları küçük düşürmemek, başkalarının karşısında kimseyi eleştirmemek, rahatsız edici davranışlardan sakınmak, uygun olmayan şakalardan uzak durmak önemlidir. Konuşmalarımızda gevşek bir üslup yerine, daha güçlü ve güven veren bir üslubu tercih etmeliyiz. Kesinlik uyandıran, etki uyandıracak kavramları kullanmalıyız. Mesela kesinlikle, açıkça, hemen, özellikle, derhal, muhteşem, memnuniyetle karşılaşıyoruz, harika gibi pozitif enerji uyandıracak sözleri sıkça kullandığınız zaman, insanlara daha kolay ümit aşılama şansı elde edersiniz. Bu da olumlu düşünme ve olumlu sonuç alabilmeyi hedeflemekle doğrudan alakalıdır. İnsan nasıl düşünürse hadiseler de o istikamette gelişir. Mevlana’nın ‘Gül düşünürsün gülistan olursun/ Diken düşünürsün dikenlik olursun’ sözünü unutmamak lazım.”

Sonrasında kürsüye gelen İbn Haldun Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Murat Özel, “Güncel Din Dili” konulu konuşmasında, dini anlatırken kullanılan dilin sade olmasına vurgu yaparak, “Mümkün olduğu kadar sadeliğe doğru, hakikatin yalınlığına basitliğine çekilmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bunu hakikate olan güvenimiz, hakikate olan itimadımızla desteklersek karşımızda tesir uyandıracağını bilmemiz gerekiyor. Bir vaaz ya da dinlediğim bir sohbet ne kadar sade, gönülden geliyorsa, hakikate itimat uygunluğu hissediliyorsa o kadar etkilendiğimi fark ediyorum.” ifadelerini kullandı.

“İnsan İlişkilerinde Sosyo-Psikolojik Yaklaşımlar” konulu bir konuşma yapan Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar ise dinin manevi bir çöküş psikolojisiyle yaşandığına dikkat çekerek, “Dini, bir coşku, bir neşe; maneviyatı bir yükseliş olarak değil, bir çöküş olarak yaşamak. Bir genişleme hali değil, bir kabz hali yaşamak. Başta çok yüksek hedefler belirlediğimiz ve gerçek o hedeflerle örtüşmediği zaman insanlar bir hayal kırıklığı boşluğuna düşüyorlar. Kendilerini çok fazla kınamaya başlıyorlar. Daha mütevazı hedefler belirlemek ve insanlarla dindarlık anlayışları üzerine konuşmak lâzım.” diye konuştu.

Ayrıca seminerde; “Etkili İletişim Becerileri”, “Sosyal ve Kültürel İçerikli Din Hizmetlerinde İletişim Yöntemleri” ve “Güncel Din Dili” konulu sunumlar yapıldı.

Seminere ilçe müftüleri, vaizler ve din görevlileri katıldı.

Editör: Mehmet Çalışkan