Abdest almanın önemi nedir?

Allah Resûlü (sas), ölümü ve âhireti hatırlatması dolayısıyla kabirlere ziyarette bulunur, ashâbına da bunu tavsiye ederdi.

Engin merhametiyle her konuda ashâbına yol gösteren Rahmet Elçisi, kabristanda nasıl davranmaları gerektiği hususunda da onları uyarır, kendisi de kabirdekilere selâm verir ve dua ederdi.Âdeti olduğu üzere, bir gün sahâbîlerle birlikte bir kabristana uğradı ve “Esselâmü aleyküm ey müminler diyarı(nın sakinleri)!” diyerek selâm verdi. Sonrasında ise, “İnşallah biz de size katılacağız, (ancak din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim.” diye ekledi.

Bunu duyan sahâbîler merakla, “Yâ Resûlallah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” dediler.

Allah Resûlü (sas), “Siz benim ashâbımsınız, kardeşlerim ise henüz (dünyaya) gelmeyenlerdir.” buyurdu.

Bunun üzerine ashâb-ı kirâm, “Ümmetinden henüz dünyaya gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın Yâ Resûlallah?” diye sordular.

Resûlullah şöyle dedi: “Bir adamın siyah atlar arasında, alınları ve ayakları beyaz (sekili) atları olsa, onları tanımaz mı?” 

Ashâbın, “Elbette tanır.” cevabını duyan Resûl-i Ekrem, ümmetinden hiç görmediği insanları kıyamet gününde nasıl tanıyacağını, müjde niteliğindeki şu cevabıyla bildirdi:“İşte benden sonra gelecek olan kardeşlerim, aldıkları abdestten dolayı kıyamet günü abdest azaları parlayarak gelecekler. Ben de onları Kevser havuzu başında karşılayacağım.”  (Müslim, Tahâret, 39)

Sevgili Peygamberimizi görme saadetine eremeyip, onunla asr-ı saadette yaşayamamış olsalar da, onun kardeşleri, nurlu simaları ile âhirette tanınabileceklerdir. Bunun yolu ise maddî ve mânevî kirlerden arınma vesilesi olan abdesttir.

Ebû Hüreyre"den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Müslüman —veya mümin— bir kul/kişi abdest alır da yüzünü yıkarsa, gözleri ile baktığı her günah suyla —yahut suyun son damlasıyla— yüzünden çıkar gider. Ellerini yıkadığı zaman elleriyle işlediği her günah su ile —yahut suyun son damlası ile— beraber ellerinden çıkar gider. Ayaklarını yıkadığı zaman ayaklarının yürüyerek işlediği her günah su ile —yahut suyun son damlasıyla— birlikte çıkar gider. Sonunda o kul/kişi günahlarından arınmış olur.” (Müslim, Tahâret, 32; T2 Tirmizî, Tahâret, 1)

Abdest ne demektir?

İslâm'da birtakım ibadetlerin yerine getirilmesi için hazırlık aşaması olan abdest, Farsça “âb” (su) ve “dest” (el) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmakta ve “el suyu” anlamına gelmektedir. Arapçası ise “vudû”dur. Kendisi ibadet olmasının yanında, diğer bazı ibadetlerin yapılmasının da ön şartı olan abdest, belli uzuvları su ile usulüne uygun olarak yıkamak, bazılarını ise mesh etmekten ibarettir.

İslâm dininde kulun Allah'ın huzuruna ibadet maksadıyla çıkabilmesi için maddî ve mânevî yönden temizlenmiş ve arınmış olması esastır. Bu yüzden ibadet için hazırlanan kişi (bedenen temiz olsa bile) abdestsiz olma durumunda abdest, cünüp olma durumunda ise gusül almak suretiyle mânevî (hükmî) kirlilikten temizlenir. “Hadesten tahâret”olarak da bilinen bu temizlik, Kur"ân-ı Kerîm"de şu şekilde bildirilmektedir: “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve —başlarınıza mesh edip— her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, (boy abdesti alıp) iyice yıkanarak temizlenin.” ( Mâide, 5/6) Âyette bildirildiği üzere yüzü, kollarla birlikte elleri, ayakları yıkamak ve başı mesh etmek abdestin farzlarından (temel şartlarından) sayılmıştır.

Sevgili Peygamberimiz (sas) abdest aldıktan sonra hangi duayı okurdu? 

 Sevgili Peygamberimiz (sas) güzel bir şekilde abdest aldıktan sonra şu duayı okurdu;

أشهَدُ أنْ لا إلهَ إلّا اللهُ وحدَه لا شريكَ له  و أشهَدُ أنَّ محمدًا عبدُه ورسولُه 

اللهمَّ اجعَلْني منَ التوّابينَ واجعَلْني منَ المُتَطَهِّرينَ

سُبحانَكَ اللَّهمَّ وبحمدِكَ

 أشْهدُ أن لا إلَهَ إلّا أنتَ أستغفرُكَ وأتوبُ إليكَ

Güzel bir şekilde abdest aldıktan sonra, bu duanın  okunmasının cennete girmeye vesile olacağını haber vermiştir.

Abdest aldıktan sonra okunan duanın anlamı: “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. O, birdir ve O’nun ortağı yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Allah’ım! Beni tövbe edenlerden ve çok temizlenenlerden eyle. Allah’ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Allah’ım! Şehâdet ederim ki Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Senden mağfiretini isterim ve Sana tövbe ederim.” 

Editör: Hüsne Yılmaz