Riya ne anlama gelmektedir?

Sözlükte "göstermek, gösteriş yapmak" anlamına gelen riya kelimesi, bir ahlak terimi olarak, sırf Allah rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları kendini insanlara beğendirmek ve gösteriş maksadıyla yapmak demektir. Hadislerde ve ahlâka dair eserlerde, “şöhret peşinde olma, saygınlık kazanma, çıkar sağlama gibi dünyevî amaçlarla kendisinde üstün özellikler bulunduğuna başkalarını inandıracak tarzda davranma” şeklinde açıklanır.

Kaynaklarda dünyevî konulardaki riyakârlıklara yer yer değinilse de daha çok ihlâs ve sıdk kavramlarının karşıtı olan riya üzerinde durulmuş ve Allah’a itaat eder görünerek kulların takdirini kazanmayı isteme, Allah’tan başkasının hoşnutluğunu kazanma düşüncesiyle amelde ihlâsı terk etme, ibadeti Allah’tan başkası için yapma, ibadetleri kullanarak dünyevî çıkar peşinde olma; Allah’ın emrini yerine getirmek maksadıyla değil insanlara gösteriş olsun diye iyilik yapma, insanların görmesi ve takdir etmesi için ibadeti açıktan yapma vb. şekillerde tanımlanmıştır. Riya daha çok nafile ibadetlerde olursa da farzlarda olması da mümkündür. Riyanın iki sebebi vardır ki, biri imandaki zayıflık, diğeri ise mal, mülk, makam ve şöhret gibi dünyalık hırsıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’de riya kavramı üç âyette isim (el-Bakara 2/264; en-Nisâ 4/38; el-Enfâl 8/47), iki âyette fiil (en-Nisâ 4/142; el-Mâûn 107/6) olarak yer almaktadır. İlk iki âyette ibadet niyeti taşımadan, Allah rızasını gözetmeden, sadece gösteriş olsun diye sadaka verenler, üçüncü âyette gösteriş ve şöhret için savaşa katılanlar, diğer ikisinde gösteriş için namaz kılanlar kınanmıştır

Kur'an'da riyanın, yapılan ibadet ve güzel amellerin sevabını ortadan kaldırdığı belirtilmiş, Hz. Peygamber de, riyanın gizli şirk olduğunu, ahirette, kahraman desinler diye savaşanların, cömert desinler diye infak edenlerin, âlim desinler diye ilim öğrenen ve öğretenlerin, güzel okuyor desinler diye Kur'an okuyanların yüzüstü cehenneme atılacaklarını bildirmiştir.

Hz. Peygamber (sas) bir hadisinde mahşer gününde üç kişinin ilâhî huzurda nasıl hesaba çekileceklerini tasvir eder. Bunlardan birincisi, Allah yolunda canını verebilecek kadar fedakârlık gösterdiğini düşünen kişidir. Bunu hesap ederek çok büyük mükâfata mazhar olacağını ümit eden bu kişi, nihayet büyük hesap için Allah’ın huzuruna getirilir. Önce, Yaratan’ın ona bahşettiği nimetler bir bir sayılır. O da, sayılan nimetlere mazhar olduğunu itiraf eder. Ardından, “Peki, sen bu nimetlerin karşılığı olarak neler yaptın?” diye sorulur. Allah yolunda canını bile verdiğini düşünerek, “Senin yolunda çarpıştım. Sonunda şehit edildim.” der. Onun gerçekte ne için savaştığını çok iyi bilen Allah Teâlâ asıl niyetini açığa çıkarır: “Yalan söylüyorsun! İnsanlar sana "cesur" desinler diye savaştın. Zaten bu dileğin de gerçekleşti. İnsanlar, ardından senin ne kadar kahraman biri olduğunu anlatıp durdular.” Allah, meleklerine emir verir ve şehitlik sevabı bekleyen kişi sürüklenerek cehenneme atılır.

Diğeri de ilim tahsil eden, bilgisini başkalarıyla paylaşan, aynı zamanda Kur’an’ı güzel okuyan bir ilim adamıdır. Allah, ona da ikram ettiği nimetleri tek tek sayar. O da bu nimetlerin kendisine ikram edildiğini itiraf eder. Allah ona da sorar: “Peki, bunca nimetin karşılığı olarak ne yaptın?” Adam, “İlim tahsil ettim, bildiklerimi insanlara öğrettim ve senin rızan için Kur’an okudum.” karşılığını verir. Allah önceki gibi onun da riyakârlığını açığa çıkarır: “Yalan söylüyorsun! İnsanlar sana "âlim" desin diye bu ilmi tahsil ettin. Güzel bir Kur’an okuyucusu desinler diye okudun ve bunu dediler.” Allah Teâlâ emir verir ve melekler bu kişiyi de sürükleyerek cehenneme atarlar.

Sonuncusu, servet sahibi olmuş, dünyalık olarak her istediğini elde etmiş bir zengindir. Allah, ona da ikram ettiği nimetlerini hatırlatır. O da bu nimetlere mazhar olduğunu itiraf eder. Allah ona da sorar: “Peki, sen bunca nimetin karşılığı olarak ne yaptın?” Allah yolunda pek çok infakta bulunduğunu hesap eden adam, sevap beklentisi içerisinde, “Malın harcanmasını istediğin tüm yerlere senin rızan için infakta bulundum. Hiçbirini boş geçmedim.” cevabını verir. Onun da ne maksatla infakta bulunduğunu, bu işleri nasıl gösteriş için yaptığını bilen Yüce Allah, adamın gerçek niyetini ve samimiyetsizliğini açığa çıkarır, onu dünyadaki niyetiyle yüzleştirir: “Yalan söylüyorsun! Sen bütün bunları, insanlar senin için "ne cömert kişi" desinler diye yaptın. Zaten bu isteğin de gerçekleşti. Herkes senin için, "çok cömert bir insan" dedi.” Allah (cc) ardından meleklere emreder ve adam sürüklenerek cehenneme atılır. (Müslim, İmâre, 152) Hadiste sözü edilen kişiler bu amelleri Allah rızası için yaptıklarını ifade etmelerine rağmen karşılığında âhirette umduklarını bulamamışlardır. Çünkü onların davranışlarına Allah katında amelleri değersiz kılan riya karışmıştır.

Riyanın amellere ne ölçüde zarar vereceği konusu da kaynaklarda ele alınmıştır. Buna göre amellerde esas olan gizliliktir, çünkü gizlilik ihlâslı olmayı ve riyadan kurtulmayı sağlar. Ancak amelleri açıktan yapmanın sakıncasının bulunmadığı, hatta faydalı olduğu durumlar da vardır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, “Sadakaları âşikâre olarak verirseniz bu ne güzel! Eğer yoksullara gizlice verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır” buyurulmuştur (el-Bakara 2/271). Ayrıca hac, cihad, cuma namazı gibi gizlenmesi mümkün olmayan ameller de vardır. Namaz, oruç ve sadaka gibi gizlice yapılabilen amellerin insanlara örnek olup onları da hayırlı faaliyetlere teşvik etmek amacıyla açıktan yapılması daha faziletlidir. Hz. Peygamber(sas), bu şekilde davranan kimsenin hem kendi amelinden dolayı hem de örnek olduğu kişi sebebiyle iki misli ecir kazanacağını bildirmiştir (Müsned, II, 397)

Kul olarak bize düşen, ibadetlerimizi eda ederken yahut davranışlarımızı şekillendirirken Allah’ın bizi gördüğü bilinciyle hareket etmektir. Nitekim Peygamberimiz (sas), “İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmektir. Sen O’nu görmesen de O seni görmektedir.” ifadesi bize bu bilinci hatırlatmaktadır. Dolayısıyla asıl olan, ibadet olsun, hayır olsun yapılanların sadece Allah rızası gözetilerek samimi bir niyetle yapmaktır.

İnsan, ibadetlerine ve amellerine riya bulaşmaması için dua etmeyi de ihmal etmemelidir.

Enes b. Mâlik’in naklettiğine göre, bineğinin üzerinde eski bir eyer ve dört dirhem edip etmeyeceği meşkük bir kadife örtü üstünde ( mütevazı bir şekilde) hacceden Hz. Peygamber (sas) şöyle dua etmişti: “Allah’ım! riyasız ve gösterişsiz bir hac eyle.”

(İbn Mâce, Menâsik, 4)

Editör: Hüsne Yılmaz