“Ya Muhammed, şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler”. (ez-Zümer Sûresi, 30)

Vedâ Haccından döndükten sonra, Hz. Peygamber (sas) Uhud şehidlerini ziyâret edip cenâze namazlarını kıldı. Bunlar, cenâze namazları kılınmadan defnedilmişlerdi. 403

Hastalanmasından bir gün önce de, Medine’nin “Cennetü’l-Bâkî” denilen kabristanını ziyâret etmiş, burada defnedilmiş olan Müslümanlar için dua etmişti. Sevgili Peygamberimiz (sas), böylece ümmetinden hayatta olanlarla vedâlaştığı gibi, sanki ölenleriyle de vedâlaşmıştı.

Hastalığı esnâsında, kızı Hz. Fâtıma’ya gizli bir şey söylemiş, Hz. Fâtıma ağlamıştı. Daha sonra kulağına tekrar birşey daha söyleyince gülmüştü. Hz. Fâtıma bunun sebebini, Rasûlüllah (sas)’in vefâtından sonra şöyle açıkladı. Rasûl-i Ekrem (sas):

- Kızım, her yıl Ramazan ayında Cibrîl, Kur’an-ı Kerim’i (o zamana kadar inmiş olan kısmını) benimle bir kere mukabele ederdi. Bu yıl iki defa mukabele etti. Sanıyorum, ecelim yaklaştı, buyurdu. Bunu duyunca ağladım. Sonra, ev halkı içinden kendisine ilk olarak benim ulaşacağımı söyledi. O zaman da güldüm. 404

Gerçekten Hz. Fâtıma, Rasûlüllah (sas)’dan 6 ay sonra vefât etti. 405 Ehl-i Beyti’nden Rasûlüllah (sas)’e ilk kavuşan O oldu.

Rasûlüllah (sas) Bâkî kabristanından döndüğü gece (19 Safer Çarşamba günü) hastalandı. Hastalığı 13 gün sürdü. 1 Rabiülevvel Pazartesi günü öğleden sonra vefât etti.

Hastalığının ilk beş gününü hanımlarının nöbetinde geçirdi. Gün geçtikce ağırlaşıyor, gücü azalıyordu. Bu yüzden, her gün ayrı bir yere gitmeyip Hz. Aişe’nin odasında kalmayı arzu ediyor, fakat eşlerinden hiç birinin gönlünü kırmamak için bu isteğini açıkça söylemiyor, bugün kimin nöbetindeyim, yarın nerede olacağım? diye soruyordu. Eşleri istediği yerde kalmasına izin verdiler.

Amcası Abbâs ile Hz. Ali’nin kolları arasında Hz. Âişe’nin odasına geldi. Güçsüzlükten ayakları yerde sürükleniyordu. Hastalığının son sekiz günü burada geçti. Rasûlüllah (sas) burada vefât etti. 406 Hastalığı süresince amcası Abbâs ile Hz. Ali ve bütün hanımları yanından ayrılmadılar. Gerektikçe hizmetinde bulundular.

Rasûl-i Ekrem (sas)’in hastalığı humma idi. Zaman zaman bayıldığı oluyordu. Ateşin ve ızdırâbın şiddetinden yüzündeki örtüyü atıyor, vücûdunun hararetini soğuk su ile hafifletiyordu.

Vefâtından beş gün önce, Perşembe sabahı Rasûlüllah (sas)’in hastalığı ağırlaştı.

- Bana yazı yazacak birşey getirin; sapıklığa düşmemeniz için size vasiyyetimi yazdırayım, buyurdu. Yanında bulunanlardan bir kısmı, “şu anda Rasûlüllah (sas) ağır hasta; yanımızda Allah’ın kitabı var, O bize yeter. Sonra yazılsın”; bazıları ise “hayır, şimdi yazılsın.” diye tartışmaya başladılar. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (sas):

- Hiçbir peygamberin yanında tartışılması yakışık almaz. Benim bulunduğum şu (murakabe) hâli, sizin beni meşgul etmek istediğiniz şeyden hayırlıdır. Beni kendi hâlime bırakın, buyurdu. Daha sonra, vefâtı esnâsında üç şey vasiyyet etti.

1) Müşrikleri Arabistan’dan çıkarınız.
2) Gelecek elçilere, benim yaptığım gibi, ikramda bulununuz. Olayı anlatan İbn Abbas, “üçüncüsünü unuttum.” demiştir. 407

Peygamber Efendimizin Son Hutbesi

Aynı gün Rasûlüllah (sas), yedi kırba soğuk su getirilip vucûduna dökülmesini emretti.

Belki böylece hafifler, halka vasiyyet edebilirim, buyurdu. Bir leğenin içinde, eliyle “artık yetişir” diye işâret edinceye kadar vücûduna soğuk su döktüler.408 Rasûlüllah (s.a.s.), Hz. Ali ve Abbâs’ın oğlu Fazl’ın kolları arasında Mescid’e çıktı. Minbere oturdu. Başında boz renkli bir sargı vardı. Allah’a hamd ve senâ ettikten sonra:

- Ey nâs! Her kimin arkasına bir kamçı vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun. Kimin bende alacağı varsa, işte malım, gelsin alsın. Benim yanımda en sevgiliniz, üzerimde hakkı varsa, onu burada (dünyada) isteyen veya helâl edendir. Böylece Rabbime yüz akıyla kavuşurum, buyurdu. Sonra öğle namazını kıldırdı. Namazdan sonra tekrar minberde göründü. Aynı sözleri tekrarladı. Cemaatten biri, üç dirhem alacaklı olduğunu söyledi. Bu zât, Rasûl-i Ekrem (sas) adına bir fakire sadaka vermişti. Rasûlüllah (sas) borcunu hemen ödedi. Sonra şöyle buyurdu:

- Ey nâs! Kimin üzerinde başkasına âit bir hak varsa, ayıplanmaktan çekinmesin, sâhibine ödesin. Burada ayıplanmak, âhirette mahcûb olmaktan hayırlıdır. 409

Allah bir kulunu, dünya hayatı ile kendi nezdindeki âhiret saâdetini seçmekte serbest bıraktı. O kul, âhiret saâdetini seçti, buyurunca Hz. Ebû Bekir ağlamaya başladı. Rasûlüllah (sas):

- Ey Ebû Bekir, ağlama! Samimî arkadaşlığı ve mâlî fedakârlığı ile bana en çok yardım eden Ebû Bekir’dir. Eğer ümmetimden birini dost edinseydim, şüphesiz bu Ebû Bekir olurdu. Fakat İslam kardeşliği, şahsî dostluktan üstündür. Ebû Bekir’inkinden başka, diğer evlerin Mescid’e açılan kapılarını kapatınız, buyurdu. 410 Sözlerine devâmla:

- Ashâbım! Peygamberinizin irtihâlini düşünüp telaş ettiğinizi işittim. Hangi peygamber, ümmeti arasında ebedi kalmıştır? Biliniz ki ben de, Rabbime kavuşacağım ve buna hepinizden daha çok lâyığım. Yine biliniz ki, siz de bana kavuşacaksınız. Buluşacağımız yer, Kevser havuzunun kenarıdır. Benimle orada buluşmak isteyenler, ellerini, dillerini günahtan çeksinler. 411

- Ey nâs! Zeyd’in oğlu Usâme’nin komutanlığı konusunda bazı şeyler söylendiğini duydum. Daha önce, babası Zeyd için de böyle şeyler söylenmişti. Allah’a yemin ederim ki, Zeyd komutanlığa lâyıktı, kendisini çok severdim. Babası gibi Üsâme de komutanlığa lâyıktır, O’nu da çok severim, itaat ediniz, buyurdu. 412 Sonra odasına döndü.

Peygamber Efendimizin Hz. Ebû Bekir’i İmâmlığa Vekil Etmesi

Hastalığın ilk günlerinde, ateşine ve ızdırabına rağmen, namaz vakitlerinde Mescid’e çıkıp namazı kıldırıyordu. Daha sonra hastalığı ağırlaşınca Mescide çıkamaz oldu. İmamlık yapmak için, yerine Ebû Bekir’i vekîl yaptı.

Vefâtından önceki Perşembe günü, yatsı vakti olmuş, ezan okunmuştu. Rasûlüllah (sas), namazın kılınıp kılınmadığını sordu. “Sizi bekliyorlar” dediler. Hafiflemek için hemen yıkandı. Fakat ayağa kalkamadı, bayıldı. Ayılınca yine sordu. Tekrâr yıkandı, fakat yine bayıldı. Böylece üç kere yıkanıp hazırlandı. Fakat her seferinde bayıldı. Cemaat ise Mescidde bekliyordu, kendine gelince:

- Ebû Bekir’e söyleyin, namazı kıldırsın, buyurdu

Hz. Âişe, Rasûlüllah (sas)’ın yerine kim geçerse geçsin, halk tarafından sevilmez, uğursuz sayılır, diye düşünüyordu. Bu sebeple:

- Ey Allah’ın Rasûlü, Ebû Bekir yufka yüreklidir, makamınızda namaz kıldıramaz. Ağlamasından dolayı sesini kimse işitemez, başkasını vekil etseniz... dedi. Fakat Peygamber (sas) ilk emrini tekrârladı.

- Ebû Bekir’e söyleyin, namazı o kıldırsın,413 buyurdu. Böylece Perşembe günü yatsı namazından Rasûlüllah (sas) vefât edinceye kadar ki 17 vakit namazı Hz. Ebû Bekir kıldırdı.

Perşembe günü akşam namazı, ashâbın Rasûlüllah (sas)’ın arkasından kıldığı son namaz oldu. 414

Peygamber Efendimizin Son Tavsiyeleri

Rasûlüllah (sas) bazen ateşi düşüyor, hastalığı hafifliyordu. Hz. Ebû Bekir’i vekil yaptıktan sonra, bir namaz vakti kendinde iyilik hissetti. Hz. Ali ile Abbâs’ın oğlu Fazl’ın kollarında, ayaklarını sürüyerek Mescid’e çıktı. Rasûlüllah (sas)’ın çıkabileceği bilinmediğinden namaza durulmuştu. Hz. Ebû Bekir, imâmlıktan çekilmek istedi. Rasûlüllah (sas) yerinde durmasını işâret etti. Ebû Bekir’in yanına oturup namazını kıldı. 415 Namazdan sonra, minberin alt basamağına oturdu. Allah’a hamd ve sena ettikten sonra:

Ey muhâcirler!

Size ensâr hakkında, hayırlı olmanızı vasiyyet ediyorum. Onlar benim has cemâatim ve en samîmî dostlarımdır. Vaktiyle onlar sizi evlerinde misâfir ettiler. Her konuda sizi kendilerine tercih ettiler... Halk Medine’de günden güne çoğalıyor, ensar ise gittikçe azalıyor, yemekteki tuz kadar kalıyor. Sizden biri işbaşına geçer de, başkalarına fayda ve zarar verebilecek yetkilere sâhip olursa, ensâr’ın iyiliklerini alsın, kusurlarını bağışlasın. 416

Ashâbım!

İlk muhâcirlere de saygılı olmanızı vasiyyet ediyorum. Bütün muhâcirler de birbirlerine hayırlı ve saygılı olsunlar. Her iş, Allah’ın irâdesi ve ancak O’nun izniyle meydana gelir. Onun irâdesi olmadan hiç bir şey olmaz. Allah’ın irâdesine karşı koymak isteyenler, sonunda mağlûb olurlar. Allah’ı aldatacaklarını sananlar, kendileri aldanırlar, buyurdu. 417 Sonra odasına döndü. Rasûlüllah (sas)’ın minberden son hutbesi bu oldu.

Peygamber Efendimzin Vefatı

Ölüm gecesi ateşi düşmüş, sabaha karşı rahatlamıştı. 418 Pazartesi sabahı, odanın Mescid’e açılan kapı perdesini açtı. Ashab-ı Kirâm, saf saf, Hz. Ebû Bekir’in arkasında sabah namazını kılıyorlardı. Onların bu hâline sevindi, tebessüm ederek seyretti. Hz. Ebû Bekir, Rasûlüllah (sas)’ın namaza çıktığını sanarak, ilk safa çekilmek istedi. Ashâb, Hz. Peygamber (sas)’i ayağa kalkmış görünce sevinçlerinden namazlarını bozayazdılar. Rasûl-i Ekrem (sas) Efendimiz mübârek eliyle, namazı tamamlamalarını işâret buyurdu. Sonra perdeyi kapatıp odasına çekildi. 419 Ashâb-ı Kirâmın, Rasûlüllah (sas) ‘in mübârek yüzünü son görüşleri bu oldu.

Benzi kansız, yüzü bembeyazdı. Öğleye doğru tekrar ağırlaştı. Sık sık bayılmalar başladı. sevgili kızı Hz. Fâtıma, başucunda:

- Vay babamın ızdırâbına, diyerek çâresizlik içinde ağlıyordu. Rasûl-i Ekrem (sas) Efendimiz:

- Üzülme kızım, bu günden sonra baban, hiç ızdırâp çekmeyecek, diye O’nu teselli etti. 420 Izdırâbı çoktu, fakat hâlinden şikâyet etmiyordu. Ara sıra ellerini yanındaki su kabına batırıp yüzünü ıslatıyordu.

- Lâilâhe illâllâh. Ölümün de şiddetleri var. Allâh’ım, ölüm sıkıntılarına dayanmak için bana yardım et. Beni bağışla. Bana merhamet et, diye dua ediyordu. Sonra elini kaldırdı, üç defa:

- “Allah’ım, beni Rafîk-i A’lâ’ya (en yüce dosta) ulaştır.” dedi. Başı, eşi Hz. Aişe’nin kucağındaydı. Bu dua ile, Rasûl-i Ekrem (saa) Efendimizin mübârek eli düştü. 421 Hz. Âişe Yüce Peygamber (sas)’in başını şefkatle kaldırıp yastığına koydu. Pazartesi günü öğleden sonra âlemlere rahmet olan Sevgili Peygamberimiz (sas)’in aziz rûhu uçmuş, Rabbine kavuşmuştu. (1 Rebiül-evvel 11 H./27 Mayıs 632 M.) 422

---

403 El-Buhârî, 2/93.
404 Bkz. el-Buhârî, 4/ 183, 5/138, 6/101; Tecrid Tercemesi, 11/6 (Hadis No: 1661) ve 11/267 (Hadis No: 1767); Riyâzü’s-Sâlihîn 2/101 (Hadis No:690).
405 Bkz. el-Buhârî, 4/42.
406 El-Buhârî, 2/106 ve 5/139-140; Tecrid Tercemesi, 4/762 (Hadis No: 683 ve 11/15).
407 El-Buhârî, 1/36-37 ve 4/31 ve 5/137; Tecrid Tercemesi, 1/91 (Hadis No: 94) ve 8/476 (Hadis No: 1275).
408 El-Buhârî, 1/57 ve 5/140; Tecrid Tercemesi, 1/138 (Hadis No: 149) ve 11/16.
409 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil 3/319-320; Tarih-i Din-i İslam, 3/556-557.
410 El-Buhârî, 1/119-120; ve 4/191 ve 4/254; Tecrid Tercemesi, 2/339-343 (Hadis No: 292-293) ve 11/ 19-20.
411 Tecrid Tercemesi, 11/18; Mevâhib-i Ledünniyye Tercemesi, 2/434.
412 El-Buhârî, 4/213 ve 5/145; Rasûlüllah (s.a.s.), Şam tarafına gönderilmek üzere bir ordu hazırlamış, hastalanmasından bir gün önce komutanlığı Üsâme’ye vermişti. Orduda ilk muhâcirler ve ensârdan ileri gelen kimseler vardı. Üsâme ise henüz 20-27 yaşlarında bir gençti. Bu yüzden bazı dedi-kodu yapanlar olmuştu. Rasûlüllah (s.a.s.)’ın hastalığı ve vefâtı sebebiyle ordunun hareketi bir-kaç gün gecikti.
413 El-Buhârî, 1/165 ve 169; Tecrid Tercemesi, 2/510-536 (Hadis No: 387, 394, 397).
414 Bkz. el-Buhârî, 5/137; Tecrid Tercemesi, 11/14.
415 El-Buhârî, 5/162; Tecrid Tercemesi, 2/510-519 (Hadis No: 387); Bu namazda cemâatin Hz. Ebû Bekîr’e, Ebû Bekir’in de Rasûlüllah (s.a.s.)’e uyduğu da rivâyet edilmektedir. (bkz. el-Buhârî, 1/162).
416 El-Buhârî, 1/223 ve 4/226-267; Tecrid Tercemesi, 3/116 (Hadis No: 503) ve 11/18; İbn Hişâm, 4/300.
417 Tecrid Tercemesi, 11/18; Mevâhib-i Ledünniyye Tercemesi, 2/434.
418 Bkz. el-Buhârî, 5/141; Tecrid Tercemesi, 11/22-24 (Hadis No: 1667).
419 El-Buhârî, 1/165-166 ve 5/141; Tecrid Tercemesi, 2/528 (Hadis No: 395) ve 11/24.
420 El-Buhârî, 5/144; Tecrid Tercemesi, 11/27 (Hadis No: 1669).
421 El-Buhârî, 5/139-144; Tecrid Tercemesi, 11/10-30 (Hadis No: 1663, 1665, 1668).
422 Bkz.Tecrid Tercemesi, 9/298 (Hadis No: 1442).

Editör: Mehmet Çalışkan