Marmaray, Gebze’den Halkalı’ya kadar uzanınca, artık turnikelerde hattın tamamının ücreti çekiliyor kartlardan, indiğiniz durakta da kartı tekrar okutuyorsunuz; böylece gitmediğiniz durakların ücreti iade ediliyor. Tıpkı bu dünya hayatında Cenab-ı Hakk’ın bizden peşin aldığı bazı durak ücretleri olduğu gibi... Acılar, hastalıklar, mahrumiyetler, çaresizlikler... Dünya hayatının bitiş turnikesinde iman kartını okutunca iade edilecek bazı bedeller olacaktır. Biz yeter ki imanı bozmamaya bakalım.

Kötülük problemi diye isimlendirilen bayat yemek, son yıllarda daha sık ısıtılıp gençlerin önüne sunulur oldu. Neden mi özellikle gençlerin? Çünkü insan, zirveye çıkmadan manzarayı tam göremez. Bu yüzden de bulunduğu yerden baktığında gençler, kişi ve olayları “kötü” olarak etiketlemeye daha çok teşnedir. Aile ve akrabaları, okuldaki öğretmeni, işyerindeki âmiri, yani en yakınları, çoğu zaman kötülük yapıyordur onlara. Eğer hayat dağının daha yükseklerine tırmanmış birileri neler gördüğünü gençlere anlatır, onlar da bu anlatılanlara kulak verirse kötülük karaltılarında yollarını kaybetmezler. Gençlik fırtınası dinip de, mevsimler değişince baştaki gözlerin görmesi zayıflasa da kalpteki gözler keskinleşir. Daha önce yapıştırdıkları kötülük etiketlerini mahcup bir şekilde yerinden sökerler.

Dünyada kötülüğün olacağı, insan yaratılmadan önce de biliniyordu. Nitekim melekler, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp kan dökeceği gerekçesiyle insanın yaratılmasına önce itiraz vâri konuşsalar da sonra Rablerinden aldıkları cevap karşısında sınırlarına geri çekilip “Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur” diyerek acizliklerini itiraf etmişlerdir (Bakara, 2/30) .

Aslında çoğu zaman katıksız bir kötülükten söz etmek bile mümkün değil. Söz edilse bile, akıl sahibi insan bilir ki dünyada kötülük vardır ve var olmaya da devam edecektir; çünkü insan özgür bırakılmıştır. Özgür iradesiyle her istediğini yapabilen bir varlık tabi ki birilerine kötülük de yapmış olacaktır. Hayat ise, dünya sezonundan ibaret değildir. Günün ve yılın farklı zamanlarında farklı mesafelerde bizden uzaklaşsa da yine de bir noktadan sonra geri dönen gölgemiz, eninde sonunda “bir yere” döneceğimizi anlatmak istiyor olmalı. Dağda bayırda otlayan hayvanlar dahi akşam olunca ait oldukları yere kendiliğinden dönerken, ya insan? Bunu bile bilmezlikten gelirse sahip olduğunu iddia ettiği akıl, nerededir? (Furkan, 25/43-46). Düşünen insanlar için, dünya hayatından çıkarılacak dersler vardır. Din tahtına aklını oturtanlar, acıkınca putlarını yiyen putperestler gibi zorda kalınca akıllarını o tahttan kaldırıp yerine istek ve arzularını kral ilan ediyor.

Kötülük nedir? Rüzgar estiğinde çatıdan düşen kiremit bir insanın ölümüne ya da sakat kalmasına sebep olabilirken aynı rüzgar nice yağmur dolu bulutları susamış topraklara sürükler, nice ağaçları, bitkileri aşılar; insanlar için rızka dönüştürür. Rüzgarla bu başımıza gelenler, iyi midir kötü mü?

Yollarda su satanların “Trafik tıkansın!” duasını mı yoksa araç sürücülerinin “Trafik açılsın!” duasını mı kabul eden Allah kötülük yapmıştır?

Hızır-Musa kıssasında Musa Peygamberin, Hızır’la yol arkadaşlığını bitiren itirazlarının sebebi, Hızır’ın yaptıklarını “kötü” olarak değerlendirmesi değil miydi. Çünkü Hz. Musa, cevizin kabuğuna göre tercihlerde bulunuyorken Hızır’a cevizin içini görebilecek bir yeti bahşedilmişti.

 Yusuf’un iffetini, sabrını, başarısını, siyasetini nasıl görebilecektik başına gelen kötülükler (!) olmadan. Hak ettiği değeri verebilmek amacıyla bulduğumuz madenin altın olup olmadığını anlayabilmek için onu ateşte yakmak bir kötülük müdür. Niyazi Mısri’nin “Cemali zahir olsa tiz celali yakalar anı / Görürsün bir gül açılsa yanında har olur” mısralarındaki gerçeğe itirazı olan var mı. Bir başkasının yaptığı kötülüğün nelere mâl olduğunu görüp aynı kötülüğü yapmaktan sakınan nice insanları göz ardı etmek doğru olmaz. Öyleyse var olan kötülükler, var olabilecek nice kötülüklerin var olmasına bir engel olarak var olmalıdır.

Şu da bir gerçek ki, çoğu zaman bu yazılıp çizilenlerin, söylenenlerin, inkarcılar için bir anlamı yoktur. Aşınan gönüllere dünya-ahiret dengesini kaç kez çevirip anlatırsanız anlatın tutmayabiliyor. Halbuki dünyada gerçek bir kötülükten söz edilecekse o da Allah’ın kötülük yaptığı iftirasıdır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “…Bilgisizce insanları saptırmak için Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi kimdir!” (En’am, 6/144) Bu kimselerin inanç/inançsızlıkları örümcek ağına benzetilmiştir: “…Örümcek, (ağını) kendine bir yuva yapar, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!” (Ankebut, 29/41) Aklın tavan arasındaki örümcek ağlarıyla atılan kötülük düğümlerini, sihirli/yaldızlı masallarla süsleyenlerin şerrinden Allah’a sığınırız.