Gazze’deki soykırım karşısında içinde bulunduğumuz durumu anlatan en özlü cümle herhâlde Sayın Ayçin Kantoğlu’nun şu sözüdür: Gazze hariç dünyada her yer işgal altında. Dünyanın gözü önünde açık bir soykırım var. Bu insanlık dışı durum konusunda İsrail’i haklı gösterecek bir tavır ne ile izah edilir? Herhalde zihinlerin işgali denir. Zihinler işgal edilirse, doğrular yanlış gibi gösterilir veya doğrular karşısında görevini ihmal edenler kendilerince mazeretler üretir.

Her olay karşısında yaşananları tanımlamak ve kelimelere dökmek o toplumun bir anlamda zihin kodlarını gösterir. Din kardeşliği kavramı, Müslümanların ortak değerlerindendir. Bir Müslüman başka Müslümanların durumunu değerlendirirken çizilen sınırlarla değil, iman etmenin yüklediği sorumlulukla düşünür ve davranır. İster yanı başında bir komşusu veya binlerce km uzaklarda olan bir din kardeşi olsun fark etmez. 

Güncel bir durum olduğu için bazı sorular: Gazze’de bu yaşanan olayın adı savaş mıdır? Elbette ki hayır! Bu bir soykırımdır. "Gazze’deki mülteci kampı” ifadesi nasıl bir ifadedir? Bir insan kendi topraklarında nasıl mülteci olur ki? İsrail’in işgal ettiği topraklar kimindir? Elbette Filistinli kardeşlerimizindir. Yani İsrail işgalcidir. Başka dünyaların dilinden kaynaklanan kavramlar bizi doğru bir istikamete götürmez. Bir kitap imzalama gününde İsmet Özel kendisine sorulan bir soru üzerine şunu söylemişti: Başkalarının kelimeleri ile konuşanlar başkaları gibi düşünür”. Bu sebeple sözümüze dikkat etmek görevimizdir."

İsrail ve kendini destekleyenler biliyor ki, ortaya koydukları gerekçelerin hiçbiri yaptıkları cinayetleri gölgeleyemez. Dünyada vicdan sahibi insanların sesini yükseltmesinin sebebi de budur. Zülüm karşısında Müslümanın duruşu nettir. Zulüm kimden gelirse gelsin karşısında olur. Kendi kavramlarımız ile düşünüp hareket etmeyince insan hakları veya hümanizm gibi kavramların içinin nasıl da boş olduğunu acı bir şekilde bir kez daha gördük. Kişi Rabbini tanıyorsa ve O’na sığınıyorsa zâlim veya muzlumu yakinen bilir. Ve nerede duracağını, nasıl davranacağını da iyi bilir. Bu itibarla temel kavramları bize öğreten kitabımız bizi uyarmaktadır uyarmaktadır: "Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar. Allah’tan başka dostlarınız olmadığına göre bir yerden yardım da göremezsiniz!" (Hûd,11/113)

Allah’ın Nuru İle Bakmak

Ebû Saîd el-Hudrî"den nakledildiğine göre Resûlullah (sav), "Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar." buyurdu ve ardından, "Elbette bunda feraset sahipleri için ibretler vardır." (Hicr, 15/75) ayetini okudu.

Bu hadisle alakalı şu yorum yapılmıştır: "Gerçek mümin, bütün mahlûkata Allah’ın nuruyla bakar. Bu nur sayesinde onun kalp gözü açılır ve hakikatleri şeffaf bir şekilde görür. Müminin, “Allah’ın nuruyla bakması”, Yaratıcının ona bahşettiği bir nurla bakması ya da Allah’ın rızasına uygun amelleri yapması şeklinde de yorumlanabilir. Bu nur, onun gördüklerine bakmasını sağlayan akıldır, basirettir. İnanan insan gözleriyle görür, aklıyla bakar, kalbiyle idrak eder. Ancak Allah’ın kendisine lütfettiği aklı işletebilirse bu manada 'bakmış' olur. Bu meleke sayesinde kul, Yaratıcının yaratmasındaki gaye ne ise eşyaya bu gayeye uygun olarak bakar. Artık Allah ile görmeye, işitmeye başlar. “ (Hadislerle İslam, I, 455). Bu hadis-i şerifi anlamlandırırken başta Kur'an-ı Kerim ve diğer hadisleri de dikkate alarak belki şunu da söylemek mümkündür: Mümin hayata Allah’ın kitabı ile bakar.

İnsan yaratılış gereği duyduğu, gördüğü ve okuduklarından etkilenir. İzlediğimiz bir haber, dost meclisinde bir arkadaşımızın değerlendirmesi veya bir gazete manşeti bizi etkiler. Ama duyduğumuz haberin doğruluğu nedir? ve onu değerlendirirken, anlamlandırırken nasıl davranacağız? Elbette Müslümanca bir duruş sergileyerek değerlendirmek durumundayız. Özellikle sosyal medyada yayılan bir haberi veya bilgiyi değerlendirirken Efendimizin bu sözünü ve uyarısını asla unutmayalım. Bu sebeple Gazze hepimizin onurudur.