Yaratılış gayemizi Kur'an-ı Kerim açık bir şekilde haber veriyor. “Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır. “ (Mülk, 67/2)

Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. “ (Zâriyât, 51/56)

Kişi âkil-bâliğ olduğu andan itibaren söz ve davranışlarının sorumluluğunu taşır. Yani hesabı vardır.

Dünyanın albenisi hepimizi bir yerinden yakalar ve yakalıyor.

Hâlbuki mülk sahibi, makam sahibi, ilim sahibi ve her neye sahip isek bunun hesabı var: “Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz. “ (Tekâsür, 102/8)

Esasında karşımıza çıkan her nimet, her olay, her haber ve her ne varsa hepsi bizim imtihanımızdır. Bazen bir nimet, bazen makam, bazen de evlatlarımız imtihanımızdır. Bu itibarla istikamet sahibi olmak önemlidir. Senin yanında hak yola dönenlerle birlikte, sana buyurulduğu gibi dosdoğru ol! (Hûd, 11/112) ayeti hakkında Efendimizin beni ihtiyarlattı (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 56.) buyurması ne kadar manidardır. İstikamet sahibi olmak ne büyük bir imtihan!

Sözümüzden İmtihandayız

Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız hakkında bile olsa, adaletli olun.“ (En’am, 6/152)

Sözümüzden imtihandayız. Rabbimiz uyarıyor. Yakınlarımızın aleyhinde bile olsa doğru sözlülükten vazgeçemeyiz, imtihandayız. Her türlü insani ilişkilerimizi sözle yürütüyoruz. Veya sözümüzü yazıya dökeriz. Günümüzde özellikle sosyal medya çoğumuzun hayatında büyük yer tutuyor. Sözle veya yazı ile isterse bir nokta bile olsa yapılan yalan veya iftara içeren ifadelerin iz düşümü yani hesabı olacak. Yani sözümüzle ve onun kâğıda dökümü olan yazımız ile imtihandayız.

Malımızdan İmtihandayız

Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin.“ (Bakara, 2/188)

Kazandığımızdan, ürettiğimizden ve bize gelen her türlü dünyalıktan imtihandayız. Dünya malı tatlıdır. Hepimiz kendimiz ve çocuklarımız için biriktirmeyi severiz. Buraya kadar normaldir. Ama bir şartla: helal ve haram dengesine dikkat etmek şartıyla.

Unutmayalım ki, kıyamet günü malımızın az veya çok olmasından değil, helal ve meşru olmasından imtihan olacağız. Bu sebeple hem kendi malımız hem de başkalarının malı için dikkatli olmalıyız. Mesela dilimizdeki “tüyü bitmemiş yetim malı / hakkı ” kavramı ne kadar da mana yüklü değil mi? Kamuya ait olan bir malın veya değerin haksız yere elde edilmesi anlamında kullanılan bu cümle her daim bize imtihanı hatırlatmaktadır.

Evlatlarımızdan İmtihandayız

Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.“ (Tahrim, 66/6)

Çocuklarımızla her daim imtihandayız. Her anne-baba çocuklarının iyi bir geleceği olması için çalışır. Bu gayet normaldir. Adımızı ve mirasımızı bırakacağımız çocuklarımızın gönülleri, düşünceleri ve hayatları nasıl olacak. Sadece dünyalıklarını çoğaltacağız? Onlara iman ve imana bağlı değerleri öğretmede ne kadar başarılıyız? Yani imtihandayız. Günümüzde çocuklarımızı ve bizi bekleyen ve olumsuz yönlere gönderecek yollar çoğalmıştır. Aman dikkat edelim, imtihanımız zora girmesin. 

Sevdiğimiz İnsanlardan İmtihandayız

Aile bireylerine karşı sevgi fıtridir. Ayrıca herhangi bir insana karşı da sevgi besleriz. Ama sınırları vardır. Hiçbir insana olan sevgimiz bunun neticesi olan bağlılık Allah ve Resulüne karşı olan sevgimize geçemeyeceğini bizzat Efendimiz haber veriyor değil mi? O (s.a) şöyle buyurdular: “Sizden biriniz, beni anne-babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe (tam anlamıyla) iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân, 8) Allah ve resulüne düşmanlık besleyenlere karşı bir muhabbet / sevgi besleyemeyiz. Velev ki en yakınlarımız bile olsalar. (Bakara, 2/165)

Ömrümüzden İmtihandayız

“İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden hesaba çekilmedikçe yerinden kımıldayamayacaktır: Ömrünü nasıl tükettiğinden, gençliğini nasıl yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği bilgilerle nasıl amel ettiğinden.”(Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme,1.)

Ömrün hesabı var, gençliğin hesabı var, makamların hesabı var, ilmin hesabı var. Kısacası her türlü dünyalığın hesabı var. Ve herkes hesabını kendisi verecek. İşin bu tarafı çok önemlidir. İnsanoğlu belki etrafından yardım bekleyecek ama nafile! Şöyle buyrulmaktadır: “O gün onların ağızlarını mühürleriz; yapmış olduklarını elleri bize anlatır, ayakları da tanıklık eder.“ (Yâsin,36/65)

Ve Gazze’den İmtihandayız

Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa,4/75)

Gazze’de yaşananlar yüreğimizi yakmaya devam ediyor. Hepimiz imkânımız ölçüsünde imtihandayız. Gücümüzün yetmediğinden sorumlu değiliz (Bakara, 2/286).

Burası tamam da ya gücümüzün yettiklerinden nasıl hesap vereceğiz?

Bu günler mutlaka geçecek. Nefes alıp-veren her Müslümanın ortaya koyduğu mazeret hesap günü ne kadar geçerli olacak?

Dünya hayatı da sona erecek. Hesap günü herkes kendi hesabını verecek. Gazze özelinde her türlü işimizde imtihanda olduğumuzu unutmadan ve hesabımızı yaparken ahiret yurdunu unutmadan yapmaktan başka çaremiz yoktur.

Değişik dengelerden bahsederiz. Dünya-ahiret dengesi her Müslüman için vazgeçemeyeceği bir değerdir. O zor günde Rabbim yardımcımız olsun, alıp-verdiğimiz her nefeste imtihanı ve hesabı düşünerek yaşamayı nasip eylesin.