Kırıkkale İl Müftülüğü Çanakkale Zaferi etkinlikleri kapsamında “Milletin Sesi Mehmet Akif ve Çanakkale Şehitleri” başlıklı bir konferans düzenledi.

Nur Camii Konferans Salonu'nda cami görevlileri ve Kur’an kursu öğreticilerine yönelik düzenlenen konferansa Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Burhan İşliyen konuşmacı olarak katıldı.

Saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programın açış konuşmasını İl Müftüsü Şahin Yıldırım yaptı.

Müftü Yıldırım, "Çanakkale Savaşları havada kurşunların çarpışmasına sahne olan, ecdadımızın Allah yolunda, vatan için yerin altını üstüne tercih ettiği bir mücadeledir. Bu manaları yaşamak, tazelemek ve diğer kesimlere aktarmak için bu programları düzenliyoruz.” ifadelerini kullandı. 

Daha sonra konferansını vermek üzere kürsüye gelen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Burhan İşliyen, Çanakkale ruhunun 1915’lerde ve 1920’lerde kalmadığını belirterek, İstiklal Harbi'ndeki ruhun bu milletin, iman edenlerin kalbinde dipdiri durmaya devam ettiğini belirtti. 

Dr. Burhan İşliyen sözlerine şöyle devam etti:

“Çanakkale’de 7 düvel boğazı geçip de İstanbul’a, Marmara’ya inememiştir. Terör örgütü PKK, FETÖ, DEAŞ ile YPG ya da başka isimlerle kendisini gösteren gruplar daima boğazı geçmeye çalışan düşmanlardır. Mehmetçik Çanakkale’de nasıl bir imanı kuşandıysa bizim ve çocuklarımızın da o imana o bilince sahip olması gereklidir. Vakit gaflet vakti değildir, vakit uyuma vakti değildir. Dünyaya dalma, malı artırma, şöhret peşinde koşma, tarlayı büyütme zamanı değildir. 

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)  ‘Bir zaman gelecek, diğer milletler aç, obur bir insanın, yemeği görünce yemeğe üşüşmesi gibi, sizin üzerine öyle gelecekler’ buyurmaktadır. İfade edildiği gibi dünyanın dört bir tarafından Müslümanların üzerine gelmektedirler. Sonra sahabeler soruyor: ‘Ya Rasulallah, bizi az gördükleri için mi üzerimize gelecekler?’ buyuruyor. Efendimiz: ‘Bilakis siz o gün çok olacaksınız, fakat o gün siz suyun üzerinde yüzen saman çöpleri gibi olacaksınız’ buyurmuştur.  İslam tarihine ve tarihimize baktığımız zaman dünyanın en uzak köşelerindeki yanlışlara müdahale edebilen ecdadımıza mukabil sonradan suyun üzerinde yüzen saman çöpü gibi olacağının sebebini de  Peygamber (s.a.s.) dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmamak olarak açıklamıştır.  

Diyarbakır’da bir sempozyumda protestanların 1800’lü yıllarda doktor, hemşire, öğretmen ve benzer meslek grupları adı altında 1950’lere kadar devamlı bölgeye misyoner gönderdikleri ifade edilmiştir ve o tarihten sonra gizli olarak devam etmişlerdir. Herkes Anadolu coğrafyasında hesap yaparken biz Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanları olarak ulaşmadığımız bir ev ulaşmadığımız bir genç Allah’ı öğretmediğimiz bir çocuk kalırsa Allah Protestan ve Katoliklerin yaptıklarının yanında “neden yattın” diye sorarsa hiç birimizin verecek bir cevabı olamaz. 

Arnavutluk’ta 50 otobüsün 15 Temmuz’da gelmek için hazır beklediklerini biliyor musunuz? Gençlerin hiçbir şeyi düşünmeden arabalarına atlayıp İstanbul’a geldiklerini biliyor musunuz? Mazlum coğrafyalar daima bize bakmaktadırlar. ‘Siz sendelerseniz biz düşeriz, siz hastalanırsanız biz ölürüz’ demektedirler. Hatta bir kişi ‘Hocam iki şey için dua ediyoruz. Birincisi Allah’ın rızasını kazanalım, ikincisi Türkiye Cumhuriyeti devleti ayakta kalsın’ diye. Afrika daima bizim için dua ediyor. Bütün bu dualar ve ümitler bu ülkenin insanına yönelmişken, bu ülkenin insanının dünyevi menfaatler için ümitleri boşa çıkarmaya hakları var mıdır? İşte bunlar için Çanakkale ruhunu canlı tutmamız gerekir. ‘Çevrenizde bir kimse aç sabahlarsa Allah’ın zimmeti oradan kalkar’ buyurmaktadır Efendimiz. Herkes bizden iyilik görecek; en güzel insan, en cömert insan, en hayırsever insan denildiğinde camilerde, Kur’an Kurslarında görev yapanlar gösterilmesi gerekir.

İngiliz bir misyoner, ‘Bir dansöz ve bir kadeh alkolün, Muhammed’in dinine uyanlarda yapacağı tahribatı bin top atsanız yapamazsınız.’ demektedir. Bu sinsi planlara karşı bu milleti diri tutacak olan ancak biz Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarıdır.”

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Burhan İşleyen, “Bugün teknolojinin esiri haline gelmiş çocuklarımız, aynı çatı altında birbirini göremeyen, anlamayan, dinlemeyen aile fertleri, evlendikten 3-5 ay sonra mahkeme kapılarına koşan gençlerimiz bizim ilgimize muhtaçtır.” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

Editör: Mehmet Çalışkan