Cenab-ı Hak Teâla hazretlerinin arşının gölgesinin altında gölgelenecek bir takım seçkin kullarından bahsediyor Efendimiz (a.s). Öyle kullar vardır ki, onlar Allah’ın arşının gölgesi altında gölgeleneceklerdir hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde.

Burhan İşliyen İle Hacı Bayram Kürsüsünden 59. Bölüm Gölgedekiler

Hani önümüzde bir gün var, insan annesinden, babasından, eşinden, kardeşinden herkesten kaçacak. (Abese; 34-36) Herkes kendi derdine düşecek. Neden? Çünkü herkesin zaten kendisine yeter derdi olacak. Başkasını düşünecek mecal bulamayacak. Başkasını düşünecek takati kalmayacak. Kendi hakkında öyle endişe edecek ki, Rabbimiz her birimize o günde yardım eylesin. Kişinin annesinden, babasından, evladından, kardeşinden, eşinden, dostundan kaçacağı günde, herkesin kendi derdine düşeceği günde Allah’ın özel ilgisine mazhar olan kullardan bahsediyor Efendimiz (a.s). Bugün Rabbimizin arşının gölgesinin altında gölgelenme lütfuna mazhar olan yedi sınıftan bahsedeceğiz. Ama önce duamızı edelim: Allah (c.c) her birimize o yedi sınıftan olabilmeyi nasip eylesin.

Yedi grup insandan bahseden bu hadisi şerifi hocalarımız sık anlatır. Hem ihtiva ettiği güzelliklerden dolayı, hem okuyuşunun, aktarılmasının kolay olmasında dolayı hem de o sınıflardan bir tanesi olmak için çaba göstermemiz gerekliliğinden dolayı bir duaya sebep olsun diye, Allah (c.c) bizi de onlardan kılsın diye bu hadisi şerifi sıklıkla arz eder hocalarımız.

Hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde Allah’ın (c.c) arşının gölgesi altında gölgelenecek yedi sınıf insan var diyor Hz. Peygamber (a.s). Kimdir onlar ey Allah’ın Resulü? Hz. Peygamber (a.s) birinci sırada adil yöneticiyi sayıyor. Adalet konusunu daha önce sizlerle konuşmuştuk. Siz de değişik vesilelerle hem okumuş hem de dinlemişsinizdir mutlaka. Adalet Kur’an-ı Kerim’in en temel esaslarından bir tanesidir. Kardeşimiz bile olsa, anne babamız bile olsa, akrabamız bile olsa Allah (c.c) asla adaletten taviz vermememiz gerektiğini ifade eder. Hz. Peygamber (a.s)’a Mahzumoğullarından hırsızlık yapan bir kadınla ilgili buna ceza uygulatmasın, eli kesilmesin diye “torpil” ayarlamaya çalışırlar. Bizim dilimizle konuşuyorum torpil yapmaya çalışırlar. Aracılık yaptırırlar. Kime desek te, Hz. Peygamber (a.s)’a kimi göndersek de bu kadın çok asil bir kadın, çok soylu bir kadın, zengin bir kadın. Ailesi çok bilinen bir kadın, nesebi belli bir kadın. Aşireti çok hatırlı bir aşiret. Şimdi buna ceza uygulanmaz yani. Hz. Peygamber (a.s)’a birisini gönderelim de bunu kurtaralım. Hz. Peygamber’i bizden birisi zannettiler herhalde. Allah’ın Resulü (a.s)’ın katında Allah’ın hatırının tüm hatırların üzerinde olduğunu, Allah’ın emrinin tüm emirlerin üzerinde olduğunu, Allah’ın sözünün tüm sözlerin üzerinde olduğunu, Allah’ın hükmünün olduğu yerde insanların sözüne itibar edilmeyeceğini düşünemedi demek ki insanlar. Hz. Peygamber’e bir aracı koyalım. Hani bazen biz de yapıyoruz ya dünyevi bir işimiz için. Bir aracı bulsak da halletse filan. Meşruysa kimsenin hakkını yemiyorsa bu normaldir. Ama birisinin hakkını almak için; hocam şuraya benim oğlanı tayin etsek. Ama senin oğlanın puanı diğerlerinden düşük. Yani hak bunun değil. Olsun canım, ne olacak? Der mi bir Müslüman. Demez, dememelidir. Derse sıkıntı vardır. Ama bu bizim adamımız. Bu bizim aileden. Bu bizim dernekten. Bu bizim guruptan. Bu bizim şehirden… Olmaz mı buna bir ayrıcalık yapsak? Allah’ın kitabına göre olmaz. Bunu kim temin edecek, “İmamun adilün” adil yönetici. Geliyorlar Efendimiz (a.s)’a kimi aracı yapalım? Hz. Peygamber Üsame’yi çok sever. O, Hz. Peygamber (a.s)’ın yanında çok değerli, çok kıymetli bir delikanlıdır. Babasını da çok severdi. Üsameyi aracı yapalım. Üsame bu kadına bir torpil yapsın Hz. Peygamber nezdinde. Geldi Üsame “ Ya Resulallah, şimdi bu kadın hırsızlık yapmış ama filan kabileden, aşireti de çok bilinen bir aşiret, kabilesi çok meşhur bir kabile, ailesi çok iyi bir aile, varlıklı insanlar, zengin insanlar… Şimdi buna ceza uygularsak olur mu? Ne dediyse artık!

Hz. Peygamber (a.s) sinirlendiği zaman yüzü kıpkırmızı kesilirmiş. Yüzü kıpkırmızı kesildi, “Üsame, Allah’ın hadlerinden birini yani Allah’ın belli suçlara uygulanmasını emrettiği cezaların bir tanesini uygulamamak için mi bana aracılık yapıyorsun? Vallahi değil filan kabilenin kızı, kendi öz kızım Fatıma da olsa elini keserdim” diyor. Kendi öz kızım Fatıma da olsa cezayı ona uygulardım. Bu adaleti temin etmişse, hangi kademede olursa olsun yönetici; aklınıza sadece devletin başındaki tek bir yönetici gelmesin. Her birimiz yöneticiyiz. Evlatlarımız arasında adaleti temin edemezsek biz de mesul duruma düşeriz. Çalıştığımız işçiler arasında adaleti temin etmezsek biz de aynı duruma düşeriz. Yönettiğimiz kurumda, müdürlük yaptığımız okulda, idarecilik yaptığımız filan kurumda, çalışanlarımız arasında adaleti temin edemezsek, aynı duruma biz de düşeriz. Sadece devlet başkanını düşünüp de sanki ona mahsusmuş adalet, ondan başka kimse adalet konusunda sorumlu değilmiş gibi bir algıya, bir yanlışa kapılmamak lazım. Eğer adaleti temin ederse yönetici, hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde Allah’ın arşının gölgesinin altında gölgelenecektir.

“Ya Resulallah! Şahit ol şu çocuğuma şu malımı verdim.” Efendimizin yanında bir mal veriyor bir zat, Hz. Peygamber’i de şahit yapıyor. Efendimiz başka çocuğun da var mı diyor. Var ya Resulallah. Hepsine verdin mi aynısını. Buna verdiğini diğerlerine de verdin mi? Vermedim ya Resulallah. O zaman beni zulme şahit yapma diyor. Beni haksızlığa şahit yapma diyen Peygamber (a.s). Demek ki, hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde Rabbimiz Teâla hazretlerinin arşının gölgesi altında gölgelenecek sınıfların birincisi adil yönetici. Hangi kademede olursa olsun. Rabbim cümlemizi adaletli olanlardan eylesin.