En katı kalpler bile yumuşadı, gözlerden süzülen yaşlar yanakları ıslattı.

Ülke olarak sarsıldığımız ama birbirimize daha çok kenetlendiğimiz İzmir depreminin 91. saatinde enkaz yığınları arasından, yüzündeki şaşkın tebessümle kurtarılan Ayda yavrumuzdan bahsediyorum.

Milletin duası kurtarma ekiplerinin olağanüstü gayretinin yanında onlarca ton enkazın altında küçük yavruyu muhafaza eden başka bir güç de olmalı. Kim bilir belki de melekler arkadaşlık etmiştir Ayda’ya.

Allahu ekber!

Depremde hayatını kaybedenlere Rabbimizden rahmet, yaralı olarak kurtulanlara sıhhat temenni ediyor, afet ve musibetlerden O’nun engin rahmetine sığınıyoruz.

Onca acının arasında bir küçük çocuğun günler sonra sağ olarak kurtulması bütün ülkeyi sevince boğdu.

Enkazın karanlıklarından kurtulup süreli ve sonlu bir dünya hayatına tekrar dönüş bu kadar sevindirirse, sonsuz hayatta açılan cennet kapılarından çıkmamak ve çıkarılmamak üzere girmek ne kadar sevindirir?

Tarifsiz bir mutluluk..!

"Rablerinin rızasını elde etmek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda gizli ve açık harcayan kimseler; işte dünya hayatının güzel sonu (cennet) sadece onlarındır. O güzel son, babalarından, eşlerinden ve çocuklarından layık olanlarla birlikte girecekleri adn cennetleridir; melekler de 'Sabretmenize karşılık elde ettiğiniz esenlik daim olsun! Dünya yurdunun ardından ulaştığınız sonuç ne güzel oldu!' diyerek her kapıdan onların yanına girerler." (Ra’d, 22-24)

Dünyamızda ne çok enkazlar var!

İnkar enkazları, şirk enkazları, zulüm enkazları, ideoloji enkazları, haram enkazları, günah enkazları...

Ve enkazlardan kurtarılmayı bekleyen ne kadar çok çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek var!

Davetçiler, deprem enkazında adeta canlarından vazgeçerek çalışan kurtarma ekipleri gibi olmalı!

Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’de Yahudi komşusunun, gençliğinin baharındaki oğlunun hasta olduğunu öğrenince ziyaretine gitti. Belli ki delikanlının durumu ağır, dünyadaki süresi de azalmıştı. Yahudi babasının yanında ona bir teklifte bulundu: "Müslüman olur musun yavrum?"

Delikanlı Rasulullah’ın (s.a.s.) bu teklifi karşısında babasının yüzüne baktı. Sanki izin istiyordu. Baba durumun nezaketini, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) iyi niyetini anlamış olmalı ki; "Ebu Kasım’a (Muhammed’e) itaat et!" dedi.

Delikanlı Müslüman oldu. Çok zaman geçmeden de vefat etti. Hz Peygamber (s.a.s.) çocuğun vefatına üzgün ama Müslüman oluşuna duyduğu sevinçle Rabbine hamd etti.

"Beni vesile kılıp da bu genci ateşten kurtaran Rabbime hamdolsun…"

Benzer bir cümleyi Fatıma’sının (r.a.) bir iyiliği üzerine de kurmuştu: "Fatıma’yı ateşten kurtaran Rabbime hamdolsun…"

"Bir insanı hakikatle tanıştırıp kurtuluşuna vesile olmak bütün dünya ve içindekilerden hayırlıdır."

Rabbim dünyadan daha hayırlı olana vesile olmayı nasip eylesin...