Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Önümüzdeki Pazar günü 12 Rebiülevvel gecesi Efendimiz (s.a.s) Mevlid-i Nebi’sidir. İslam’ın tebliğcisi, hak ve hakikatin temsilcisi, dünya ve ahiretin efendisi, rehberimiz, en güzel örneğimiz, üsve-i hasenemiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümüdür. Bizleri bu mübarek geceye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun. Peygamber Efendimize, âline ve ashabına salât ve selam olsun.

Aziz Müminler!

Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle O’nun yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.”

Özellikle uyarıcılık vazifesini dile getiren ‘Nezira’ kelimesine dikkat çekmek istiyorum. Rabbimiz ilk sure olarak Alak Suresi’ni indirdi. “Yaratan Rabbinin adıyla oku.” buyurdu. Bütün insanların hem kainatı okumasını hem de kainat kitabı olarak gönderdiği, insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmak için gönderdiği Kur’an-ı Kerim’i okumamızı emretti. Sonra Allah Resulü Efendimiz (s.a.s) Hira mağarasından, Cebel-i Nur’dan Kabe-i Şerif’in hemen yakınındaki evine indiğinde Hazreti Hatice (r.a.) validemize kendisini bir ürperti aldığı için uzandı ve “Üzerimi ört.” dedi. Hazreti Hatice (r.a.) validemiz, Efendimiz aleyhissalatü vesselam’ın üzerini bir örtüyle örtmüş idi. O anda vahiy geldi; “Ey örtüye bürünen, kalk ve uyar. İnsanları inzar et, irşat et, kötülüklerden uzaklaşmaları ve hep iyilik yapmaları için uyar.” Allah Resulü Efendimiz (s.a.s) kalktı. 23 sene boyunca insanları uyarmaya devam etti. Kur’an-ı Kerim’in nüzulü da 23 sene sürdü. Bunun da bir hikmeti var. Son ayet-i kerimede, Allah Resulü Efendimizin (s.a.s.) uyarıcılığını nasıl tamamladığını ifade eden bir ayet-i kerime geldi. Ayet-i kerimede İslamın bir nimet olduğunu Rabbimiz Peygamber Efendimize vahyetti. “Bugün sizin dininizi ikmal ettim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım.” diyor. Rabbimizin üzerimizdeki nimeti nedir? Müslüman olmaklığımız, bizim için en büyük nimettir. Bunun ispatı da işte Kur’an-ı Kerim’de, Allah Resulü Efendimize (s.a.s.) son indiği rivayet edilen ayet-i kerimedir. Aziz kardeşlerim üzerimizdeki bu nimetin kadr ü kıymetini bilelim. Onu muhafaza edelim. Müslüman olmuş olmaklığımızı neslimize intikal ettirerek, gençlerimizi İslam’ın rahmetiyle, merhametiyle, şefkatiyle, kuşatıcılığı ile, barış dini, huzur dini olmasıyla aydınlatalım ve şükrümüzü eda edelim. Dilimizle şükretmemiz yetmiyor. İslam’ın güzelliklerini iyilikleri her zaman tavsiye etmek, yaşamak ve kötülüklerden uzak durmak ve insanları kötülüklerden uzaklaştırmak şeklinde bu şükrümüzü yerine getirmemiz gerekiyor. Allah Resulü Efendimizi (s.a.s.) bu ayet-i kerimeyle Rabbimiz böyle tanıtıyor.

Peygamberimiz (s.a.s.) de kendisini şu hadis-i şerif ile tanıtıyor: “Ben Muhammedim. Ben Ahmedim. Peygamberlerin izinden gidenim. İnsanları etrafına toplayan, ben tövbe Peygamberiyim. Ben rahmet, merhamet Peygamberiyim.” diye kendisini tanıtıyor.

Onun için Peygamber varisleri bizler, ne demeliyiz? “Ben tövbeye, rahmete, merhamete önem veren bir Müslümanım. Ben Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) yolundan giden bir Müslümanım.” Mademki onu örnek alıyoruz o zaman biz de kendimizi böyle tanıtacağız. “Ben müslimim.” Müslim, teslim olan insan demektir. Neye teslim olan? Allah neyi emretmişse onları yerine getirmeye, neyi yasaklamışsa, haram kılmışsa onlardan uzak durmaya teslim olmuş, söz vermiş insan demektir. Size birisi Müslüman ne demek diye sorarsa böyle tarif edeceksiniz. Bir diğer tanımıyla, Allah Resulü Efendimiz (s.a.s.)Müslümanı şöyle tanımlıyor: “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emniyette olduğu kimsedir.” Eğer insanlar elimizden ve dilimizden emin iseler bizler gerçek Müslümanız.

Değerli Kardeşlerim!

Bizler, hayat rehberi Kur’an ve sünneti Allah’ın Resulü’nden (s.a.s.) öğrendik. Vefayı, iyiliği, dostluğu, muhabbeti ondan öğrendik. Rahmet yüklü adaleti, hikmet yüklü ahlakı tüm insanlığa Allah Resulü Efendimiz (s.a.s.) tanıttı. Cenneti kazandıracak amelleri o gösterdi. Gönüllerimiz onunla birleşti. Dünyamız onunla anlam buldu, ömrümüz onunla bereketlendi.

Kardeşlerim!

Değerlerin yozlaştığı, vefasızlığın kol gezdiği günümüz dünyasında yegâne çare, Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in tavsiyelerini bütün insanlarla buluşturmaktır. O halde geliniz, Peygamberimizi yakından tanımanın gayretinde olalım. Resûlullah’ın (s.a.s.) en büyük mirası olan Kur’an’a, yolumuzu aydınlatan sünnetine sıkı sıkıya sarılalım. Zaten bize emanet etti. Arafatta son hutbesinde, Veda Hutbesi’nde dedi ki: “Ashabım! Ey insanlar! Size iki şeyi emanet ediyorum. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu sapıtmazsınız. Bunlardan birisi Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, diğeri de Resulü’nün sünneti, sünnet-i seniyyemdir.” buyurdu. Resulullah’ın en büyük mirası Kur’an’a ve yolumuzu aydınlatan sünnetine işte sıkı sıkı sarılmalıyız. Nefsimizi güzel ahlakıyla arındıralım. İşte o zaman çağımız yeniden asr-ı saadet olacaktır. Dünyamız huzurla dolacak, ahiretimiz cennet olacaktır inşallah.

Kardeşlerim!

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Mevlid Gecesini içine alan haftayı Mevlid-i Nebi Haftası olarak kutlayacağız. Başkanlığımız bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası temasını “Peygamberimiz ve Vefa Toplumu” olarak belirlemiştir. Vefa, fert için kıymet ve değer, toplum için huzur ve saadettir.

Her konuda olduğu gibi vefa konusunda da en güzel örnekleri Allah’ın Resulü Efendimiz (s.a.s) insanlığa sunmuştur. Mevlid-i Nebi Haftası boyunca gerçekleştirilecek faaliyetlerle Peygamberimizin anne-babasına, eş ve çocuklarına, akraba ve dostlarına, canlı cansız tüm mahlûkata gösterdiği vefa örneklerini toplumumuzla paylaşacağız inşallah. Yüce Rabbimizle aramızdaki ahdimizi hatırlamaya, tüm insanlık ve kâinatla olan vefa sözleşmemizi yenilemeye gayret edeceğiz.

Bu vesileyle şimdiden Mevlid-i Nebi Gecemizi tebrik ediyor, haftamızın aziz milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlı olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Editör: Mehmet Çalışkan