“Allah'ın mescitlerinde onun adının anılmasına engel olan ve onların harap için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, ahirette de büyük bir azap vardır.” (Bakara suresi 2/114)

Dünya uçsuz bucaksız bir umman! Ecelken buradaki tek baki liman, nedir şer ile bir olanların bu yıkıcı uğraşlarına sebep olan?

Dünyayı saran ışıktır mübarek dinimizden yayılan! Kur’an-ı Kerim’in esaslarıdır, Yüce Allah’ın bize farz kıldıklarıdır İslam medeniyetinden dünyaya kalan! İlimdir, irfandır, hikmettir, adalettir, imandır! Tüm insanlığa hizmet eden nadide yapılardır! Ve onların içinde bir tanesi var ki Endülüs Emevi Devleti’nden miras! Öylesine müstesna, fevkalbeşer adeta! El-Mescidü’l-Kebîr, yani büyük mescid ve ulu cami isimleriyle de anılan Kurtuba Camii'nin Yapımına 786 yılında başlandı. Zaman içerisinde yapılan eklemelerle, günden güne genişleyip büyüyen bu eşsiz mabet; nihayetinde bugünkü sınırlarına ulaştı.

Caminin temelini, Kurtuba Emevi Emirliği Dönemi’nde I. Abdurrahman atarken, bilinen ilk halini ise oğlu I. Hişâm tamamladı. Caminin inşası için yapılan ön hazırlıklar sırasında bile, İslam’ın adalet anlayışına gölge düşürecek her halden kaçınıldı! Nitekim, caminin yapılacağı arazinin sahibi, bir Hristiyan’dı ve satmak için belirlediği fiyat oldukça fazlaydı! Devrin hükümdarı I. Abdurrahman isteseydi, bu araziyi sahibinin elinden çekip alırdı! Ama, elbette böyle bir şey yapmadı! İstenilen bedeli verdi ve bu eserin ortaya çıkması için cami inşaatında bizzat çalıştı! Kurtuba Cami için dönemin en iyi malzemeleri, devrin en mahir ustalarının elinde işlendi! Tahta kısımları Lübnan’dan, süslemeler için kullanılan zümrüt, inci gibi kıymetli taşlar Irak’tan, Suriye’den getirtildi. Caminin, oldukça sade olan dışına karşın iç tarafı göz kamaştıran bir zenginlikle bezendi! İç kısımda kullanılan ve 860 sütuna oturtulan iki katlı kemerleri kırmızı ve beyaz taşlarla kaplı. Sütunların buraya kazandırdığı ihtişam ve insan üzerinde bıraktığı tarifsiz etki; süslemeler ve kûfi yazılar ile birleşince muhteşem bir hal alıyor. Alt kısmı, usta ellerin işlediği oymalarla süslenen sedir ağacı tavan, çarpıcı renklerle boyanmış durumda! Caminin genel tezyinatını oluşturan motiflerin en yoğun olduğu nokta ise mihrap önü. Burada kullanılan altın yaldız, etraftaki mozaikler ve kabartma yüzeyler ile bir bütünlük oluşturuyor. Kurtuba Cami, her detayıyla eşsiz bir ahenge ev sahipliği yapıyor!

Yüzyıllar boyunca görkemiyle dört bir yana nam salmış olan bu parlak inci, bugün hala dünyanın en önemli mimari eserlerinden biri! Ancak öyle zor zamanlardan geçmiş ki, hatırladıkça ürpertiyor bu durum her mümini! 1492’de yıkılmaya yüz tutan Endülüs Emevi Devleti’ni ve Kurtuba’yı ele geçiren Hristiyan güçleri, önce bu mübarek mabede sığınmış olan Müslümanları öldürdüler. Ardından yağmaya başlayıp talan ettiler.

1523 yılında orta kısmına bir kilise inşa edip, caminin kudretini hepten ortadan kaldırmak istediler! Fakat, ne kadar uğraşsalar da olmadı! O günden bugüne kim gidip görse bu diyarı, hep camiyi andı, daima onun eşsizliğine hayran kaldı! Ne dillerden, gönüllerden silebildiler burayı ne de bir benzerini yapmaya muvaffak olabildiler. Ne Kurtuba Cami unuttu, bağrına sığınmış masumların feryatlarını ne de o büyük hesap günü geldiğinde unutulacak yaptıkları! Allah, İslam topraklarında zalime, namerde geçit vermesin, müminlerin birliğine, ömrüne zeval gelmesin.