Vitr ne demektir?

Sözlükte vitr/vetr bir, üç, beş gibi tek sayı anlamına gelir. Hz. Peygamber(sas)’in, “Allah tektir, teki sever” sözünde de (Müslim, “Zikir”, 5) vitr bu anlamdadır.

Vitr arefe gününü ifade etmek üzere de kullanılır. Kelime Kur’an’da sözlük anlamıyla bir âyette (el-Fecr 89/3) “şef’” (çift) kelimesiyle birlikte vetr şeklinde geçer. Resûl-i Ekrem (sas), “Allah -ziyade olarak- size bir namaz verdi; o sizin için kırmızı develerden daha hayırlıdır, o vitirdir; Allah onu sizin için yatsı ile fecrin doğuşu arasına koydu” sözleriyle (Ebû Dâvûd, “Vitir”, 1; Tirmizî, “Vitir”, 1) vitri önemle tavsiye etmiştir. Hadislerde, gece namazlarının sonuncusu olarak vitrin birden on bire kadar tek rek‘atlı kılınması tavsiye edilmiş, geceleyin kılınan nâfile namazları, sona eklenen bir rek‘atla tek rek‘atlı hale getirdiği için bu isimle anılmıştır (Buhârî, “Vitir”, 1). 

Vitir namazının hükmü nedir?

Vitir namazı Şafi mezhebine göre müekked sünnetlerdendir.

Vitir namazının vakti

Vitir namazı yatsı namazı kılındıktan sonra sabah namazının vakti girinceye kadar herhangi bir zamanda kılınabilir. Zira Hz. Peygamber (sas), “Vitir namazını yatsı namazı ile tan yerinin ağarması arasında kılın” (Ebû Dâvûd, Vitir, 1) buyurmuştur. Uyanabilecek olan kimsenin vitir namazını gecenin sonunda, yani imsak vaktinden bir müddet önce kılması daha faziletlidir (Müslim, Salâtü’l-müsafirîn 162; Tirmizî, Salât, 222). Ancak uyanamayacağına dair endişe taşıyan kimsenin, vitir namazını uyumadan önce kılması uygun olur.

Gece namazlarından sonraya erteleyip bu namazları vitirle sona erdirmek de sünnettir.

Üç rekât olarak kılınması halinde vitrin ilk rekâtında Fatiha’dan sonra A’lâ suresinin, ikinci rekâtında yine Fatiha’dan sonra Kâfirun suresinin, son rekâtta ise Fatiha’dan sonra İhlâs suresinin okunması müstehaptır. Hz. Aişe (r.a)’nin bildirdiğine göre Peygamber (sas) Efendimiz, vitir namazının üçüncü rekâtında İhlâs suresine ilave olarak Felak ve Nas surelerini de okurdu.

Şafi mezhebine göre vitir namazı nasıl kılınır?

Vitir namazının en azı bir, en çoğu ise on bir rekâttır. Tek rekâtla yetinmek caiz ise de evla değildir. Vitri bir rekâttan fazla kılan kişinin, bu namazı bitişik olarak, yani son rekâtı kendinden önceki rekâta bitiştirerek kılması caizdir. Şöyle ki: Vitri beş rekât olarak kılacak olan kişi, iki rekât kıldıktan sonra selam verir. Sonraki üç rekâtı da tek selamla kılar. Bu üç rekâtı birbirinden ayırarak, yani 2+1 rekât şeklinde kılması da caizdir. Hatta bu şekilde kılmak daha faziletlidir. Zira Abdullah b. Ömer (ra), Peygamber (sas) Efendimizin ikinci rekâtı üçüncü rekâttan selam vererek ayırdığını rivayet etmiştir. Beş rekât olarak kılan kişi, son rekâtı ayırdığı takdirde, önceki dört rekâtı bir veya iki selamla kılmış olması fark etmez. Bitişik olarak kılması halinde iki teşehhütten fazla oturması caiz olmaz. Vitri kılmanın en faziletli şekli, birbirinden ayrı olarak kılınmasıdır.

Vitir namazını Ramazan ayında cemaatle kılmak ve bu ayın ikinci yarısında vitrin son rekâtında rükûdan doğrulduktan sonra kunut duası okumak da sünnettir. Yine her gün sabah namazının farzının ikinci rekâtında, rükûdan kalktıktan sonra kunut duası okumak da sünnettir. Kunut, Allah’a övgü ve duayı kapsayan bütün sözlerdir.

Tek başına namaz kılan kişi bu duayı okurken tekil zamirleriyle okumalıdır. Şöyle ki: İhdina ve afina şeklinde değil de, ihdini ve afini şeklinde telaffuz ederek duayı kendi şahsı için yapmalıdır. Yalnız “Tebarekte rabbena” cümlesindeki çoğul zamirini tekile çevirmemeli, yani “Tebarekte rabbi” dememelidir. İmam ise duaların tamamını çoğul zamiri ile okumalı, mesela ihdini ve afini şeklinde değil de, ihdina ve afina şeklinde okumalıdır. İmamın kıldığı namaz kaza olsa bile kunutu sesli okuması sünnettir. Tek başına vitir namazını kılan kişinin kıldığı bu namaz eda olsa bile kunutu sessizce okuması sünnettir. İmama uyarak namaz kılmakta olan kişiye gelince o, ellerini açarak semaya kaldırmalı ve imamın okuduğu dualara âmin demelidir.

Namaz kılan kişi, kunutun bir kısmını okumazsa, bunun için sehiv secdesi yapması gerekir. Sabah namazında hanefiyyül-mezhep bir imama tabi olarak namaz kılan şafiiyyül-mezhep bir kişinin selamdan sonra sehiv secdesi yapması sünnettir.

Şafi mezhebine göre kılınamayan vitir namazı kaza edilir mi?

Vaktinde kılınmayan vitir namazını kaza etmek sünnettir. Vakte bağlı nafile namazların da vakitlerinde kılınamamaları durumunda vitir gibi kaza edilmeleri sünnettir.

Musibetvari şiddet olaylarının vuku bulması, felaket ve mihnetlerin başa gelmesi zamanlarında, bütün vakit namazlarında kunut duası okunabilir.

Bu durumda imam da tek başına namaz kılan kişi de —namazları sessiz kıraatli namazlardan olsa bile— kunut duasını sesli okurlar. İmama uyarak namaz kılmakta olan kişi ise, imamın duasına karşılık âmin der. Bu durumda kunutun bir kısmı okunmazsa, sehiv secdesi gerekmez.

Şafii mezhebine mensup bir imamın arkasında sabah namazını kılmakta olan Hanefi mezhebine mensup bir kişi, ikinci rekâtın rükûundan sonra kunut duasını okumaya başlayan imamı, ellerini yan taraflarına salmış vaziyette susarak dinler.

Hadis-i Şeriflerde Vitir

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Bana dostum (Resûlullah) (sas) üç şey tavsiye etti: Her ay üç gün oruç tutmak, iki rekât kuşluk namazı kılmak ve uyumadan önce vitir namazı kılmak.” (Buhârî, Savm, 60)

(Resûlullah'ın torunu) Hasan b. Ali (ra) şöyle demiştir: “Allah Resûlü (sav) vitirde okumam için bana şu duayı öğretti: "Allah'ım hidayete erdirdiklerinle beraber beni de hidayete erdir. Sıhhat ve afiyet verdiklerinle beraber bana da afiyet ver. Himaye ettiğin kimseler gibi beni de himaye et. Bana verdiğin nimetleri bereketlendir. Verdiğin hükmün şerrinden beni koru. Hükmü sen verirsin, senin üstüne hüküm verecek kimse yoktur. Senin dost olduğun kimse asla zelil olmaz. Eksiklikler sana yakışmaz. Ey Rabbimiz! Yücesin ve kutlusun." ” (Tirmizî, Vitr, 10)

Ali b. Ebû Tâlib'den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber vitir namazının sonunda şöyle dua ederdi: “Allah'ım! Gazabından rızana sığınırım, cezalandırmandan affına sığınırım. Senden (gelecek her türlü azaptan) Sana sığınırım. Seni lâyıkıyla övmeyi beceremem. Sen, kendini övdüğün gibisin.”  (Nesâî, Kıyâmü'l-leyl, 51)

Editör: Hüsne Yılmaz