Diyanet İşleri Başkanlığı, Filistin'de yaşanan işgalci İsrail terörü sebebiyle, Türkiye'de Kudüs ve Mescid-i Aksa için faaliyet gösteren 48 sivil toplumlum kuruluşundan 56 katılımcıyla Filistin için bir istişare toplantısı gerçekleştirdi.

Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez yerleşkesinde basına açık olarak gerçekleştirilen toplantı Kur'anı Kerim tilavetiyle başladı.

Filistin/Kudüs özel gündemiyle gerçekleştirilen toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "İşgalcilerin Filistin’de uyguladıkları vahşet sadece zalimce bir siyasetin neticesi değildir. Aynı zamanda zulüm ve işgalin ardında kirli ve sapkın bir din istismarı vardır." dedi.

Kudüs’ü konuşmak, insanlığın geleceğini ve İslam ümmetinin izzetini konuşmaktır diyen Başkan Erbaş; “Kendisini seçilmiş zanneden, yeryüzünü kendi mülkü sayan, vaad edilmiş topraklarda cennet hayali kuran insanlık dışı bir inanç vardır. Dolayısıyla hukuk ve ahlak adına söylenen hiçbir sözün işgalciler tarafından önemi ve etkisi olmayacaktır. Bu Yahudiliğin kendisi değildir. Zulme karşı çıkan, insaf ve vicdan sahibi Yahudiler sözlerimizin, tepkimizin muhatabı elbette değildir. Bu ayrıma herkes dikkat etmelidir. Muhatabımız Dünyayı özel mülkü zanneden sapkın siyonist inanış ve kendince yeryüzü cenneti için tanrıyı kıyamete zorlayan vahşi evanjelist anlayıştır.” İfadelerini kaydetti.

“Sebepleri doğru tespit edemezsek çözüm daha da zorlaşacaktır”

Siyonistlerin sapkın inançları ve zulüm politikalarının emperyalizmin merkez noktalarında kurulan bir takım sapkın tarikatlar tarafından gayri ahlakî gerekçelerle desteklendiğini ifade eden Başkan Erbaş; sebepleri doğru tespit edemezsek çözüm daha da zorlaşacaktır. Oysa Allah’ın gönderdiği tüm kitaplarda ve vahiyde zulüm, haksızlık, cana kıyma, yalan yasaklanmıştır. Tüm peygamberler tevhidin, adaletin, güzel ahlakın mücadelesini yapmıştır. Bu sapkınlar vahye karşı, mukaddesata karşı en büyük tahribatı ve kötülüğü yapmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Kudüs başkalarının insafına terk edilemeyecek kadar değerli bir şehirdir”

Kudüs İstanbul’un öz kardeşidir diyen Başkan Erbaş; konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Kudüs’ün milletimiz açısından ayrı bir değeri ve özel bir anlamı vardır. Nitekim tarihi sürece baktığımızda milletimizin Kudüs’e nasıl hizmet ettiğini görüyoruz. Mescid-i Aksa’nın imarından içinin halılarına varıncaya kadar Anadolu insanının emek ve sevdasına şahit oluyoruz. Bizler, Kudüs’e baktığımızda sadece bir şehir değil; kendi şanlı tarihimizin ve merhamet medeniyetimizin fotoğrafını görüyoruz. Şehrin temizliğinden altyapısına, sokakların tanziminden aydınlatılması ve ağaçlandırılmasına kadar birçok alanda ecdadımızın hizmetlerini ve cami, mescid, medrese, imarethane, hamam, çarşı, çeşme, hastane, yetimhane gibi ecdat yadigârı eşsiz eserleri görüyoruz. Bunun için bizim nazarımızda Kudüs İstanbul’un öz kardeşidir. Bunun için Kudüs başkalarının insafına terk edilemeyecek kadar değerli bir şehirdir.”

“Kudüs topyekûn insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavıdır”

Kudüs’ün bir asırdır işgalcilerin elinde hüznün, acının ve gözyaşının şehri olduğunu hatırlatan Başkan Erbaş, “Müslümanlar tarafından idare edilirken emniyetin ve şefkatin en güzel örneklerini, farklı din, dil, ırk ve mezheplerin bir arada uyum içerisinde yaşamasının en nadide tablolarını insanlığa sunmuş bir şehir olan Kudüs’ün mekânları tarumar edilmiştir. Filistin halkının tüm imkânlarına el konulmuş; halk çeşitli baskı ve uygulamalarla göç etmeye zorlanmıştır. Bu bilinçli istila politikaları ile dünyanın değişik ülkelerinden Yahudiler, -zaman zaman zorlama ve şantajlarla- Filistin topraklarına taşınarak Filistin’in demografik yapısı tahrip edilmiştir. Ülkenin gerçek sahipleri olan Filistinliler, bütün dünyanın gözleri önünde kendi topraklarında akıl almaz baskılara, işkencelere ve katliamlara maruz bırakılmıştır. Bugün baskı, zulüm, işkence ve katliama maruz kalan mazlumların haklarını korumak her şeyden önce herkes için bir insanlık görevidir. Yani Kudüs topyekûn insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavıdır.” dedi.

“Bilmeliyiz ki Kudüs özgür oluncaya kadar hiçbir çalışma yeterli değildir”

İslam dünyasında bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalara hız vermesi gerektiğini vurgulayan Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Kudüs bilincini en güçlü hale getirmeliyiz. Öncelikle Müslümanlar, sorumluluk sahiplerinin, yöneticilerinin zulmün karşısında tek yürek olarak mücadele etmesi için gayret etmelidir. Bunu temin etmenin en ideal yollarını aramalıyız. Bilmeliyiz ki Kudüs özgür oluncaya kadar hiçbir çalışma yeterli değildir.

Yıllarca Kudüs ve halkının yaşadıkları bize bir kere daha göstermiştir ki İslam ümmeti somut ve kararlı adımlar atmadıkça ve ortak tavır almadıkça Kudüs işgalden kurtulmayacaktır. Bu noktada yegâne çözüm, ümmetin bir araya gelerek zulme ve işgale engel olmasıdır.”

- Güçlerimizi birleştirdiğimizde, bu gücün farkına vardığımızda ve kendimize güvendiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur

“Bugün birileri Mazlum ve Müslüman coğrafyaları sömürdüğü için zengin olmuştur. Bu coğrafyaların insanları arasına fitne ve tefrika tohumları ekip vekâlet savaşları çıkardıkları için ikballerini tahkim etmektedirler. Öyle ise yapılacak en önemli şey bu coğrafyalara beraberce sahip çıkmaktır. Güçlü ve müreffeh bir İslam dünyası sadece Müslümanların değil aynı zamanda bütün insanlığın huzur ve güvenini de temin edecek; hak, hukuk, adalet, emniyet arayan insanlığın vicdanı ve umudu olacaktır. 

“Zalimlere, çocuk katillerine, işgalcilere sesleniyorum”

Başkan Erbaş, “Buradan bir kez daha, içinde Allah’ın adının anıldığı mescitlerden insanları men eden zalimlere, çocuk katillerine, işgalcilere sesleniyorum. Masumların kan ve gözyaşında boğulacaksınız. Yüreklerinizdeki kin ve nefretin mahkûmu olacaksınız. Bugün arkasına saklandığınız güç odaklarından aldığınız cesaretle uzak görseniz de bir gün muhakkak hukukun karşısında hesap vereceksiniz. Zalimler korkaktır ve sizler dünyanın en korkak canlılarısınız. Masum çocuklara karşı silah kullanmanız alçaklığınız yanında, korkaklığınızın da dünyaya ilanıdır.” dedi.

“Sizi vicdanınızı yoklamaya ve onun sesini dinlemeye çağırıyorum”

İnsanlığa çağrıda bulunan Erbaş, şöyle konuştu:

“Buradan, gözlerini ve vicdanlarını gerçeklere kapatan, yaşananları görmemek adına kendilerini karanlığa mahkûm eden insanlığa sesleniyorum. Yaratıcı’nın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biri vicdandır. İnsan vicdanıyla insandır. Vicdanın ırkı, rengi ve coğrafyası olmaz. Sizi vicdanınızı yoklamaya ve onun sesini dinlemeye çağırıyorum.

“Uluslararası kurumlar ve örgütlere sesleniyorum”

Buradan, evrensel ilkeler ve prensipler üzerine var olduklarını söyleyen, hukukun teminatı olduklarını iddia ederek her durumda sürekli konuşan uluslararası kurumlar ve örgütlere sesleniyorum. Filistin’de masum insanlar, kadınlar, çocuklar öldürülürken sesiniz niye çıkmıyor? Sizleri bu duruma kayıtsız kılan ölenlerin Müslüman olması mıdır? Şayet sebep bu ise sizleri Müslümanların merhamet ve adalet yüklü tarihlerini araştırmaya ve incelemeye davet ediyorum. Zira İslam’a karşı bir art niyetiniz ve düşmanlığınız yoksa tam anlamıyla öğretilmiş bir cehalet içerisindesiniz demektir.

Bu duyarsız tavrınızla insanlığın ve özellikle de Müslümanların indinde tüm inandırıcılığınızı yitirmektesiniz. İslam coğrafyalarında yaşanan zulümleri görmezden gelerek uyguladığınız çifte standart, savunduğunuzu söylediğiniz tüm evrensel değerleri tarumar etmektedir.”

“Haklının ve mazlumun yanında olmaya, zalimin ise karşısında durmaya devam edeceğiz”

Bizler dün olduğu gibi bugün de hakkın, haklının ve mazlumun yanında olmaya, zalimin ise karşısında durmaya devam edeceklerini belirten Başkan Erbaş: “Bizler her daim Filistin halkının yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Türkiye Diyanet Vakfı, Kızılay, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurum ve kuruluşlarımız yanında vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşlarımız büyük bir özveri ve hassasiyetle çalışmakta ve gıdadan eğitime, sağlıktan sosyal hayata kadar birçok alanda Filistin’e acil yardım ulaştırmaktadır.”

“Sivil toplum kuruluşları zulme karşı durmak ve mazlumların yaralarını sarmak için büyük bir çaba sarf etmektedirler”

Bütün İslam coğrafyasından çeşitli sivil toplum kuruluşları zulme karşı durmak ve mazlumların yaralarını sarmak için büyük bir çaba sarf ettiğini ifade eden Başkan Erbaş, “Başta Türkiye’mizin siz değerli iyilik gönüllüleri olmak üzere huzurunuzda bütün bu hizmetlerde ve yardım faaliyetlerinde emek veren kardeşlerimizi takdir ve tebrik ediyorum. Cenab-ı Hak, emeklerinize ve gayretlerinize bereket ihsan eylesin. Unutmayalım ki Kudüs’e barışın gelmesi için yapacaklarımız ve yapmamız gerekenler yaptıklarımızdan daha fazladır. Bu anlayışla çalışmalarımızı daha da artırmalıyız.” dedi.

“İnsanlığın vicdanını topyekûn harekete geçirdiğimizde zulmün önüne geçilecektir”

Başkan Erbaş; “İslam dünyası dışından da birçok sivil toplum örgütünün, vicdan sahibi insanların, Yahudilerin, Hristiyanların ve farklı din mensuplarının, akademisyenlerin, aktivistlerin, sanatçıların ve siyasetçilerin işgalci terör devletine tepki göstermesi, barbarlığın ve terörün karşısında durarak Filistinli mazlumların yanında yer alması umut ve memnuniyet vericidir.    İnsanlığın vicdan sesi olan bu insanlara buradan takdirlerimi iletiyorum. Siyonist zihniyetin zulmüne ve katliamlarına karşı bu onurlu ve insanî duruşlarından dolayı onları tebrik ediyorum. İnanıyorum ki bu duruşu güçlendirerek insanlığın vicdanını topyekûn harekete geçirdiğimizde zulmün önüne geçilecektir. Dolayısıyla hep beraber dünyanın her yerinde adaletin yanında ve zulmün karşısında olan yürekleri birleştirmek ve güçlendirmek için çalışmalar yapacağız. Elbette nihaî zafer daima iyilerin olacaktır. Kudüs, ilelebet Filistin’in başkenti olarak kalacaktır.” ifadelerini kaydetti.

“Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere tüm kişi ve kurumların işbirliği içerisinde hareket etmesi elzemdir”

Başkan Erbaş konuşmasını şöyle tamamladı:

"Filistin halkına yapılan saldırıların dünya kamuoyunda daha fazla duyurulması konusunda başta Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere tüm kişi ve kurumların işbirliği içerisinde hareket etmesi elzemdir. Öncelikle ülkemiz merkezli STK’ların ve Filistin’e destek sağlayan tüm kurum ve kuruluşların aralarında işbirliği ve koordinasyon sağlanması, mücadelemizi daha da güçlendirecektir. Bu bağlamda bir koordinasyon grubunun oluşturulması, iş birliğini kolaylaştıracaktır. Böylece zulme karşı mücadele tahkim edilmiş olacak ve insanlığı zalimlere karşı harekete geçirme faaliyetleri daha da ivme kazanacaktır. 

Aynı şekilde eğitim faaliyetlerinden sosyal yardımlara, imar çalışmalarından tıbbi desteklere kadar her alanda Filistin için yapılan çalışmalar ihtiyaç odaklı, birbirimizden haberdar olarak daha organize, daha düzenli, daha kolay ve daha faydalı hale gelebilecektir. Bugün burada bu hususları etraflıca müzakere edeceğiz. Desteklerimizi nasıl en güçlü hale getirebileceğimizi konuşacağız. İnanıyorum ki bu buluşmamızdan/çalışmamızdan hâsıl olacak kararların, kadim şehrimiz Kudüs’ün ve kardeş ülkemiz Filistin’in yarınlarına dair önemli sonuçları olacaktır.

Bu vesileyle, her türlü işgal ve zulme rağmen yıllardır Mescid-i Aksa’nın muhafızlığını yapan Filistinli mazlum Müslümanların yanında olduğumuzu ve onlara her türlü desteği sunmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum. 
Davetimize icabet eden, Kudüs davasını yüreklerinde taşıyan siz kıymetli STK temsilcilerimize, mensuplarınıza, gönüldaşlarınıza tekrar çok teşekkür ediyorum. 

Mescid-i Aksa, Kudüs ve çevresinde yaşayan Müslümanlar başta olmak üzere bütün dünyada zulüm ve işkence gören kardeşlerimizin bir an önce huzur ve felaha ermelerini diliyor; kudreti, nusreti ve inayetiyle bizleri teyit etmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.”

Editör: Mehmet Çalışkan