Yaşı oldukça ilerlemiş bir komşumuz vardı. Geçmişi ve geleceği kökleriyle tutan koca bir çınara benzerdi. Namazlarını hiç aksatmaz, cemaatle kılardı. Her zaman en erken o gelirdi camiye ve en geç o çıkardı. Namaza durduğunda başka bir dünyanın kapılarını araladığını anlardınız; kıyamda, rükûda, secdede tüm bedeniyle âdeta şöyle derdi: “Bütün övgüler, saygı Allah’adır.” Hayat boyu biriktirdiği davranışlar onda merhamet ve saygı olarak kendini belli ederdi. Büyüklere saygının peygamber ahlakı olduğunun farkındaydı ve küçüklere gösterdiği sevgi karşılığını her zaman bulurdu. Sevginin ve saygının birbirini tamamlayan iki güzellik olduğunu onda görürdünüz. İster istemez ona saygı duyardınız. Kendisine saygı duyulmasından son derece mutlu olurken mahcubiyetini de gizleyemezdi. “Allah Tealâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren kimseye, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lütfeder” der ve eklerdi: “Yaşlılara saygı göstermek, Allah’a saygıdandır.” (Tirmizî, Birr, 75)

“İnsan bugününü değerlendirirken geçmişini, atalarını bilmeli ve saygı duymalı” der büyüklerimiz. Şeyh Edebali’nin söylediği gibi: “Ey oğul; ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.”

Editör: Mehmet Çalışkan