Başkan Erbaş, hutbesinde şunları kaydetti:

"Bizleri kardeş ülke Azerbaycan'da Türk Devletleri Dini Liderler Zirvesi vesilesiyle bir araya getiren Yüce Rabbimize sonsuz hamdu senalar olsun. Ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Hatemü’l-Enbiya Hz. Muhammed Mustafa’ya, O’nun pak ve masum ehl-i beytine ve ashabına salat ve selam olsun. Sizleri Azerbaycan Bakü Haydar Mescidi’nden selamlıyorum. Esselamü aleyküm ve rahmetüllahi ve berakatüh. Can Azerbaycan’ın ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin "18 Oktyabr Müstəqillik Günü" mübarek olsun. Yaklaşmakta olan Karabağ Zaferi’nin ikinci sene-i devriyesi kutlu olsun.

Aziz Kardeşlerim!

Bizler, kederde ve sevinçte birbirimize sımsıkı kenetlenen, her zorluğa birlikte göğüs geren kardeşleriz. Rabbim, birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi daim kılsın. Kabe’nin şubesi mesabesindeki bu mübarek camide, bedenleriyle birlikte gönüllerini bir ve beraber kılan aziz kardeşlerim.Cuma'nız mübarek olsun."

Bizi biz yapan değerlerin etrafında kenetlenip kardeşlik şuurumuzu diri tuttukça nice ağır imtihandan başarıyla çıktık, çıkmaya devam edeceğiz Allah’ın izniyle. Gün, birliğimizi, beraberliğimizi ve muhabbetimizi canlı tutma günüdür.

---- ---

Muhterem Müslümanlar!

Bizleri kardeş ülke Azerbaycan’da Türk Devletleri Dini Liderler Zirvesi vesilesiyle bir araya getiren Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve sena olsun.

Ümmeti olmakla şeref bulduğumuz, Hatemu’l-Enbiya Hz. Muhammed Mustafa’ya, O’nun pak ve masum ehl-i Beytine ve ashabına salat ve selam olsun.

Can Azerbaycan’ın ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin 18 Ekim bağımsızlık günü mübarek olsun.

Yaklaşmakta olan Karabağ zaferinin ikinci seneyi devriyesi kutlu olsun.

Aziz Kardeşlerim!

Bizler, kederde ve sevinçte birbirimize sımsıkı kenetlenen, her zorluğa birlikte göğüs geren kardeşleriz. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi daim kılsın.

Kabe’nin şubesi mesabesindeki şu mübarek Camide bedenleriyle birlikte gönüllerini bir ve beraber kılan aziz kardeşlerim! Cumanız mübarek olsun. Allah’ın rahmeti, mağfireti, bereketi ve inayeti üzerinize olsun.

Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve beraketüh.

İçinde bulunduğumuz Rebiulevvel ayı, bizlere bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve bir davetçi olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümü. Bu vesileyle bütün dünya Müslümanları olarak ülkelerimizde Mevlid-i Nebi programları icra ediyoruz.

Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki Peygamberimiz (s.a.s)’i anmaktan maksat onu anlamaktır, bilmektir, tanımaktır. Yolunda yürümek, sünnetine sımsıkı bağlanmaktır. Gönderiliş gayesini kavramak, örnek hayatını ve onurlu mücadelesini gelecek nesillere aktarmaktır. Zira zulmün karşısında adaleti kuşanmayı insanlık Allah Resulü (s.a.s)’den öğrenmiştir. Zayıflar ve güçsüzler saygınlığını onunla yeniden kazanmıştır.

Yetimler ve öksüzlerin yüzleri, onun gelişiyle gülmüştür. Diri diri toprağa gömülen kız çocukları onunla hayat bulmuştur. Şefkat ve merhamet, birlik ve beraberlik onunla dünyanın dört bir köşesine yayılmıştır. 

Muhterem Müminler!

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.s) Veda Hutbesinde biz ümmetine şöyle seslenmiştir:

“Ey insanlar! Biliniz ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir.” Ayrıca şöyle devam etmiştir:

“Biliniz ki bu Zilhicce ayınız, bu Mekke şehriniz bu Arefe gününüz nasıl mukaddes ise kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da aynı şekilde mukaddestir, dokunulmazdır.”

“Dikkat edin! Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.”

“Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”

Aziz Kardeşlerim!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Veda Hutbesi’nde ifade ettiği bu veciz sözler, bütün insanlığa vasiyeti, ümmetine emaneti, güvenli bir geleceğin vaadi, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin teminatıdır.

Kur’an-ı Kerim’in rehberliği, Peygamberimizin örnekliği hayatımıza istikamet vermektedir. İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaracak, huzur ve güvene kavuşturacak ilkeler İslam’dadır.

Bizim bir tek harfi bile değişmemiş Kitabımız Kur’an-ı Kerim, hayatı bütün berraklığıyla bilinen Peygamberimiz, temel ilkeleri apaçık ortada olan bir dinimiz vardır. Bugün bize düşen sahih dini bilgiyi, doğru yöntem ve metotlarla, ehil kişilerden alınmasına özen göstermektir.

Sahih dini bilgiyle hayatımıza yön vermektir. Millî ve manevî değerlerimizi istismar etmek isteyenlere fırsat vermemektir.

Kardeşlerim!

Ayet-i kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Allah’a ve Resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra gevşersiniz ve gücünüz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:

“Birbirinizle ilgiyi kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.”

Evet, bizler tevhid ve vahdeti kuşandığımız, iyilik yolunu tuttuğumuz, kulluk ve sorumluluk bilinciyle yaşadığımız, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi üstün tuttuğumuz müddetçe yeryüzünde hak, adalet, merhamet ve huzur egemen olacaktır inşallah.

Dün olduğu gibi bugün de Allah’ın yardımıyla nice zorluğu birlikte aştık, aşmaya da devam edeceğiz inşallah.

Bizi biz yapan değerlerin etrafında kenetlenip kardeşlik şuurumuzu diri tuttukça nice ağır imtihandan başarıyla çıktık, çıkmaya devam edeceğiz Allah’ın izniyle. Gün, birliğimizi, beraberliğimizi ve muhabbetimizi canlı tutma günüdür. Gün, sevinç ve mutluluğumuzu, hüzün ve kederimizi paylaşma günüdür. Gün, dini değerlerimizi, imanımızı, İslam’ımızı tahrif ve istismar etmek isteyenlere karşı feraset ve basireti kuşanma günüdür. Gün, bu güzel birlikteliğimizi gelecek nesillerimize aktarma günüdür.

Saygıdeğer Kardeşlerim!

Bizler bir tarağın dişleri gibi yan yana ve bir binanın tuğlaları gibi omuz omuza olmak zorundayız.

Bugün bize düşen, Allah’a ve Resulüllah’a inanan Müminler olarak, kötülüklerin, fenalıkların engellenmesi ve iyiliklerin hakim olması için var gücümüzle çalışmaktır.

Cenab-ı Mevla’mızın “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın. Tefrikaya düşmeyin. Bölünüp, parçalanmayın.” emrine sarılmaktır. 

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum:

“Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir beden gibidir.”