Dünyaya üzerinde ne kadar çok canlı çeşidi olduğunu bir düşünsek… Virüsler, Bakteriler, Bitkiler, Hayvanlar ve İnsanlar.

Her bir çeşit canlının da kendi içinde ne kadar çok çeşidi olduğunu da düşünmeye başlarsak…

Küçüğünden büyüğüne milyarlarca bitki çeşidi, sebze çeşidi, meyve çeşidi…

Ağaç çeşitlerinden çiçek çeşitlerine, yosunlardan denizaltı ağaç çeşitlerine kadar saymakla bitiremeyeceğimiz bir varlık âlemi…

Hayvanlar âlemi omurgalı çeşitlerinden omurgasız çeşitlerine kadar bambaşka bir dünya

Karada yaşayanlar, toprağın altında yaşayanlar, toprağın üstünde yaşayanlar, uçabilenler, suda yaşayanlar, evcil olanlar, yabani olanlar…

Biz insanlar için milyonlarca çeşit canlı içerisinde eşref-i mahlûkat/insan olarak yaratılmak dünyanın üzerimizdeki büyük nimetlerindendir. Biz inançlı insanlar için ise daha büyük bir nimet Müslüman anne-babadan dünyaya gelmek, İslam’ın yaşandığı, günde beş vakit ezanların okunduğu topraklarda yaşamaktır.

“O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız.” (İbrahim/34)

Bize sayamayacağımız kadar çok nimetler bahşeden yüce rabbimize hamd ve sena olsun. 

Her bir insan Yüce Allah tarafından “Ahsen-i Takvim” mükemmel-ideal bir birey olma potansiyeli ile yaratılmıştır.

Biz insanı en güzel biçimde (en mükemmel ve en seçkin canlı) yaratmışızdır. (Tin/4)

Hiçbir emeğin, zamanın, planlamanın boşa gitmeyeceği en önemli yatırım insana, çocuğa, gence, kişiliğe, karaktere, topluma yapılan yatırımdır. Nitelikli, birçok alanda becerilere sahip, kendisini farklı alanlarda geliştirmiş, gerçekleştirmiş insanın kıymeti, değeri başka hiçbir şey ile kıyaslanamaz.

Maddi-teknolojik gelişimlerin ciddi bir seviyeye geldiği günümüzde: maddeye-teknolojiye verilen değer ve önem; harcanan para, emek ve zaman maalesef insan niteliğinin artması ve insanın manevi değer yargılarının güçlendirilmesi için harcanamamaktadır.

Günümüzde insanı şaşırtan küçük-büyük teknolojik aletler, devasa ölçeklerde büyük yapılar, çok özellikli yazılım programları, tıbbı alet-makinalar v.b. çok farklı alanlarda müthiş teknolojik gelişmeler gerçekleşmektedir.

Günümüz insanlarının sahip olduğu gelişmiş maddi imkânların yanında özellikle Yüce Allah’ın her insana bahşettiği, en önemli hazine olan beyin gelişimi de çok önemlidir. Her insanın tutum ve davranışlarını oluşturan, düşünce ve duygu dünyasının sınırlarını ortaya çıkaran, beynin kapasitesini-potansiyelini, bugünkü teknoloji ile bile ölçülemeyen bu müthiş nimetin imkânlarını her insanın tam kıvamında kullanabilecek bilgiye, beceriye ulaşması çok önemlidir.  

Günlük hayat içerisinde beyin-düşünce sistemini fiiliyata dönüştüren önemli bir unsur olarak “niyet” çok önemlidir. İnsan, düşünceleri ile kendisini daha iyi hale taşıyabildiği gibi daha kötü bir duruma da sokabilir. Düşüncenin olgunlaşmış hali niyetleri ortaya çıkarır. Niyet farkı ile aynı işi yaparak hem sevap hem de günah kazanan olabildiği gibi, birbirinin zıddı gibi görünen davranışları farklı niyetle yaparak sevap almak ta mümkündür. Bir örnek ile açıklayacak olursak:

Adamın biri çölde yolculuk yaparken bir su kuyusunun yanına varır ve dinlenmek için atından iner. Atının kaçmaması için bağlayacak bir şey bulamaz ve yere bir kazık çakarak atını oraya bağlar. Biraz dinlendikten sonra tekrar yola devam edeceği zaman “Benden sonra gelen bir başka yolcunun da işine yarar.” düşüncesiyle kazığı sökmeden orada bırakır. Daha sonra bir başka yolcu yaya olarak aynı yerde konaklar. Su kaynağına yöneldiğinde ayağı orada bulunan kazığa takılır ve düşer ve canı yanar. O yolcu da “Benden sonra başka insanların da düşüp canı yanmasın.” Diye düşünerek kazığı oradan söküp atar. Yolculardan biri iyi niyetle kuyu yanına kazık çakmış, diğer kişide yine iyi niyetle başkalarının düşmemesi için söküp kaldırmıştır. Sonuçta yapılan iş birbirine zıt gözükmektedir ama iyi niyetle yaptıkları amellerinden dolayı her iki yolcu da sevaba nail olur. Çünkü ameller niyetlere göredir.

Bir insanın niyeti her daim Allah rızası olur ve yaşamını bu ölçü içerisinde şekillendirirse yediğinden içtiğine, oturmasından kalkmasına, yaptığı tüm çalışmalar meşru daire içerisinde kaldığı sürece ibadet niyetine geçer. Niyeti eğer yanlış olursa yaptıkları doğru da olsa manevi bir kazanım elde edemez.

Dolayısı ile her insanın, niyeti ile samimiyeti ile duygu ve düşünce dünyası ile doğru kaynaklardan beslenerek hayatını en verimli olacak şekilde geçirmenin gayreti içerisinde olması önemlidir.

Hayatı verimli geçirmenin içeriğini biraz açacak olursak burada oluşturulacak hedefler, kurulacak hayaller, gelecek için doğru vizyon belirlemek, belirlenen vizyon için doğru planlamalar, çalışmalar, değerlendirmeler yapmak her insan için çok ciddi bir öneme sahip olacaktır.

Hiçbir çalışma-proje, inşaat, yol, tarım, plansız-programsız başarıya ulaşamaz. İnsan hayatında da durum böyledir. Yüce Allah beş vakit namaz, Cuma namazı, üç aylar, Ramazan ayı, Ramazan-Kurban Bayramı gibi planlamalar ile insanlar için günlük, genel, sürekli, planlı bir hayat-yaşam şekli ortaya koymuştur.

Bu ölçülere hassasiyet göstererek her insanın kısa-orta ve uzun vadeli hedeflerinin, planlamalarının olması çok önemlidir. Her insan yaşadığı müddetçe her yaptığı işte en iyiye ulaşmak, görevini en mükemmel şekilde yerine getirecek beceriye ulaşmak, kendisine ve çevresine daha çok faydalı olmak niyetin de olmalıdır. Çünkü faydalı olmak herkes için mümkündür ancak çok ciddi bir gayret, fedakârlık gerektirir.

Yaşadığımız hayat hızlı bir şekilde geçmektedir ve geri kalan ömrümüz de aynı hızda geçecektir. Bizler yaşadığımız bu hayatın her anının hesabını vereceğimizin bilincinde olan insanlarız. Verimli bir yaşam gerçekleştirildiğinde hem insanın kendisi bundan dünyevi-uhrevi çok ciddi faydalar elde edecektir hem de birikimli ve donanımlı bir insanın çevresine, topluma, hatta gelecek çağlara, milyarlarca insana fikirleriyle, ürettikleriyle faydası olacaktır. Tarihimiz böyle büyük şahsiyetler ile doludur.

Her insanın kendi zihin dünyasında öncelikler, değerler sıralaması vardır. Bu değerler sıralaması oluşurken kişinin çevresi ve aldığı eğitimler sonucu zihninde oluşan duygu ve düşünceler ciddi derece etkili olmaktadır. 

Kişinin gerçekleştirdiği tüm davranışlarını değerler dünyası belirler. Mekke’den Medine’ye hicret olayında bile niyeti Allah ve Resulü olanlar ile hicreti, dünyevi bir menfaat olanlar ayrılmış, herkesin niyetine göre karşılık alacağı hadisi şerifte bildirilmiştir. 

Her insanın zihninde yılların birikimleri ile oluşturduğu değer yargılarında Allah ve Resulü sevgisi her zaman en öncelikli olması gerekendir. Her ne kadar şeytan ve nefis kişiye öncelikle kendisini düşünmeyi, geleceğini maddi olarak garantiye almasını, eş-çocuk, aile ve akrabasını öncelemeyi teşvik etse de her insan manevi duygularını güçlendirerek doğru değerler sıralamasını kurmakla yükümlüdür.

Bu Konuda Yüce Rabbimiz:

De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” Tevbe/24

Buyurarak insanları uyarmaktadır.

Bir sonraki yazımızda, değerler sıralamamız ve hem kendimiz bu değerlere hem sahip çıkmak hem de bu değerlerin yaşanması ve uygulanması için neler yapmamız gerektiği üzerinde devam edeceğiz inşallah.

 Sağlıcakla kalın. Allaha emanet olunuz.