İki yönlü sarkaç gibidir hayat. Aynı yerde durmaz, mekan sabit değil, bir kararda kalmaz, lisan ise kelamdan gafil. Bir ileri bir geri, bir aşağı bir yukarı. Fark etmek zordur, neresi içeri hangisi dışarı.

Bir bakarsın uzaklar hemen yanı başında, ama sonra yakın olan, kayboluvermiş diğer bakışında. 

Mutluluğu kucaklamak için uzatırsın iki kolunu, kavuşmaya an kala acılar keser yolunu.

Ağlarken göz yaşı yanaklardan süzülür, ama bir gülümseme hüznünü alır götürür.

Nimetin içinde külfet var derken, zahmet gidiverir de afiyet kalır birden.

“Zıtlar arası ahenk, af ve günah yarışta;

Bütün zıtlar kavgada, bütün zıtlar barışta...” der Necip Fazıl Kısakürek. Her vakit içinde olduğumuz ve bir türlü akıl erdiremediğimiz o zıtlıklar dünyasını, iki satırda dile getirir. Tıpkı “Niçin insanlar sabahleyin kalkınca hep farklı yönlere dağılıyor da aynı yöne gitmiyorlar sorusuna, aynı yöne gidecek olsa dünyanın dengesi bozulurdu.” cevabını veren Nasreddin Hoca misali, düzen ve intizamın o zıtlığın içinde gizlendiği görülür.

Aslında yaşadığımız alemde başımıza gelen olayların sırrına ermek, hakikatine ulaşmak, manasına vakıf olmak, gerçekten de o zıtlıklara anlam kazandırmak ile gerçekleşebilir.

Nasıl derseniz?

Gün olur pamuk ipliğine bağlı hayallerin peşinde koşar, gerçekleştirmek için elimizden geleni yaparız. Gün olur demir ağlarla örülü gerçeğin önünde durur, meydana gelmemesi için nice dualar ederiz.

Bazen bir saniyenin içine saatler girer,  hayat katlanır da insanın yüzüne derilir. Bazen de yirmi dört saat, salise gibi geçer, ömür dürülür de kişinin gözü önüne serilir.

Öyle yollar vardır ki yürüdükçe mesafeler artar, gün sonunda bir arpa boyu ancak gidilir. Kimi seferler de kilometrelerce uzaktır, güneş guruba ermeden menzile ulaşılır.

Kimileri azıcık hastalığı büyütür, kaygı üstüne endişe, elem yanına tasa ekler, dermanı bile boş sayar. Kimi insan deva yok dediği dertler içinde bulur kendini, onulmaz yaraların merhemini dost dilinden dökülen dualarla karar.

Yüce Allah Kerim Kitabında “...Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (Bakara Sûresi, 2/216.) diye hitap eder kullarına.

Bir nefeslik duraksamalarda görürüz ki bir zincirin gücü en zayıf halka kadar,  bir bitkinin ömrü toprağa bağlı kök kadardır.

Can kulağı dinlemelerde anlarız ki ben hep yanındayım diye yemin edenler bitip gider de gönlümüzden değil, elimizden yitip gidenler, gün olur bize geri döner.