Kıssa’dan Hisseye, Hisseden Hayata, Hayattan Memâta Kadar Bazı Mesajlar:

Hz. Yûsuf, (a.s.) neden rüyasını uyanır uyanmaz babasına anlattı? Çünkü imtihan olan bu dünyada, rüyalar, hayaller, hedefler, amaçlar ve gayeler herkese anlatılmaz, anlatılamaz;  güvenilecek bir liman ve bir sığınak bulunması gerekmektedir. Nitekim hasedin uykusu oldukça hafiftir!

Yaşadığın her mutluluğu herkese anlatma ve yüksek sesle dile getirme! Unutma ki; imtihan olan bu dünyada hasedin uykusu oldukça hafiftir; her an uyanabilir o hafif uykusundan…

Hayallerin ve hedeflerin, Yûsuf'un o derin kuyusuna düşse de bir gün kesinlikle umut kafilesinin geleceğini sakın unutma ve her ân Allah'a sığın!

Hz. Yûsuf, her zaman dik durdu ama asla diklenmeden... Çünkü dik durabilmenin temel kuralı, sırtını yalnız Allah'a yaslamaktır. Nitekim O da, kulun sırtının, yalnız Allah'ın huzurunda eğilip büküldüğünde dosdoğru olacağını çok iyi biliyordu.

Kişinin sınavı kazanmasının birinci şartı, sabra sarılarak imtihanda olduğunu asla unutmamasıdır, Hz. Yûsuf gibi...

Üzülme! Bu dünyada, dert insanlardan, ders hayattan, imtihan ise Allah'tandır. Sabret, imtihanın ödülü elbette verilecektir!

İmtihân, hayatın bazen istediklerini hemen vermeyip seni sınamak sûretiyle sabırla yoğurarak eğitmesidir, çabala ve sabret; sonucu bekle! Hayata da bu yetkiyi veren her şeye hayat veren El-Hayy olan Yüce Rabbimizdir.

İnsanın kendisini hissedene olan ihtiyacı, işitenden ve görenden daha fazladır. Hz. Yûsuf'u kuyuya atanlar, onun orada olduğunu biliyorlardı; sesini duyuyor, varlığını görüyorlardı fakat onu hissedemiyorlardı. O'nun ise kendisini duyan ve gören Rabbine olan güveni tamdı. İşte kuyuda kalmamasının altında tevekkül yatmaktadır.

Hz. Yûsuf'u, kardeşleri kuyuya attı, O'nu bulan kafile kuyudan çıkardı ve köle pazarında sattı. O'nu satın alan Mısır Azizi, göz bebeği yaptı ve değerini bildi. Başkaları size kıymet vermese de kendinizi değersiz hissetmeyin, çamura düşse de altın, asla değer kaybı yaşamaz! Siz kendi değerinizi bildikten sonra gerisine ne hâcet? Hele Rabbiniz bunu biliyorsa; gerisi huzur ve mutluluk zaten…

Bu hayatta bazen, imtihan o kadar zorlaşır ki; insanın mutluymuş gibi görünmesi ve öyle davranması, yaşadığı derin hüznünün ve acısının sebeplerini anlatarak açıklamasından daha kolay bir hal alır. Sonunda ise Allah'ın, kendisine ikram edeceği hayrı ve ikramı beklemek kalır, Hz. Yûsuf gibi…

Unutma! İçindeki masumiyet, yaşadığın mağduriyeti, mahrumiyeti, mazlumiyeti ve mahkumiyeti ezer geçer, sabretmelisin; elbet senin de çiçeklerin açacaktır bir gün…

Hakkınızda olumsuz anlamda fitneyi ve iftirayı tabandan tavana yayma konusunda ne kadar hesap yaparlarsa yapsınlar, unutmayın ki hesapta olan değil tedbir nispetinde, takdirde ve nasipte olan sizi bulacaktır. İşte bu, Allah'ın değişmez kuralıdır.

Bu hayatta insanı yoran iki şey, beklenti ve belirsizliktir. Üzülmemek için beklentiye karşı umuda, belirsizlik için ise sabra sarılmalı insan; Hz. Yûsuf gibi…

Üzülme! Her yeri kırıldığı halde hâlâ güçlüymüş gibi görünmeye çalışan bir kalbi, koruyan ve himâye eden yalnız Allah'tır! Çünkü Allah'a tevekkül eden bir kalbin, hezimete; yenilgiye uğrayarak darmadağın olması, kimsesiz ve çaresiz bir şekilde kalması imkansızdır. Hz. Yûsuf’un kimsesiz ve çaresiz kalmadığı gibi..

Bütün kapıların kilitlenerek kapalı olduğunu ve yüzüne kapandığını bilsen de azimle koştuğun kapı, her zaman açık olduğuna inandığın ve açık olan Allah'ın kapısı olduğu müddetçe, hiçbir zaman darda ve zorda kalmazsın, merak etme!

Sabrın sonundaki selamet, kişinin acele etmeden doğru zamanda, doğru yerde, doğru vesileyle, doğru kişiyle iyi, güzel ve hayırlı olana ulaşmasıyla olur. Gayret et ve sabret!

Bu dünya imtihan dünyası, bazen her istediğin hemen olmayabilir; kaybedebilirsin de. Asla gayreti elden bırakma! Belki de seni, kaybettiğinden daha güzel, daha hayırlı ve daha çok hoşuna gidecek bir şey bekliyordur, asla ümidini kaybetme ve sabret!

Gelenin kıymetini, en çok da bekleyen bilir. Hz. Yakûb'un evladı Yûsuf'un bir gün gelmesini beklediği gibi...

İmtihan olan bu dünyada, en yakınlardan bile zarar gelebilir. Mahzun kalpler ancak sevgi ve tesellî ile iyileşir. Her zorluğun ardından bir kolaylık vardır; sabır ve tahammül şarttır. Sabredenlere her zaman ödülü bol bol verilir.

Belki de Yûsuf sûresindeki en hüzünlü ders, bu hayatta sana en yakın olan kimsenin, bazen seni en çok seven kimse olmayışıdır; dikkat et çevrene ey beşer!

Hz. Yûsuf'un kardeşleri, "O'nu öldürün!" (Yûsuf, 12/9) derken, hiç tanımadığı Mısır Azizi, eşine; "O'nun yerini üstün tut, ona güzel bak!" dedi. (Yûsuf, 12/21). Unutma ki; sevgi de bir rızıktır ve rızkının hangi kalpte olduğunu asla bilemezsin; Allah'a sığın ve sabret!

Daha fazla bilgi için bkz. ‘’Hz. Yûsuf Kıssası - 111 Âyet & 111 Mesaj’’ Kitabı.