“Şehâdet getirmek, tahiyyata oturmak; şahitlik istemek” anlamlarına gelen “teşehhüd” namaz kılarken ka‘dede (namazda oturuş) kelime-i şehâdeti içeren Tahiyyat duasını okumayı ifade eder.

Tahiyyat namazın ilk oturuş (ka‘de-i ûlâ) ve son oturuş (ka‘de-i ahîre) denen kısımlarında okunur ve Hanefîler’e göre ilk ve son oturuşta okumak vaciptir.

Teşehhüdde “lâ ilâhe” derken sağ elin başparmağı ile orta parmağın halka yapılıp şahadet parmağının kaldırılması ve “illallah” derken indirilmesi sünnet olmakla birlikte bazı âlimler yerli yerince yapmakta zorlanan kişinin bunu terk etmesini uygun görmüştür.

“Bütün tâzimler, övgüler, mülkler, kavli, bedeni ve malî ibadetler Allah’a mahsustur. Ey Peygamber! Sana selâm olsun, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun. Selâm bize ve Allah’ın sâlih kullarına olsun. Kesin olarak bilir ve beyan ederim ki Allah’tan başka tanrı yoktur ve şehâdet ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir.”

Resûl-i Ekrem’in mirac gecesinde tahiyyat, salavat ve tayyibat kelimeleriyle Cenâb-ı Hakk’a tâzimde bulunduğu, O’nun da buna selâm, rahmet ve bereket kelimeleriyle mukabele ettiği, Resûlullah’ın gördüğü bu iltifat karşısında selâmın bütün peygamberler, melekler ve insanlar üzerine olmasını temenni ettiği, bunun üzerine bütün meleklerin kelime-i şehâdeti söyledikleri kaydedilir.

Miracla sıkı bağı bulunan namaz ibadetinin belirli bölümlerinde tahiyyat okumak bu olayın hatırasını yâd etmek olarak yorumlanmıştır.