Teravih namazını cemaatle kılmanın hükmü nedir?

Nafile namazların tek başına kılınması daha faziletli olduğu hâlde, teravih namazının cemaatle kılınması Hz. Peygamberin (sas) uygulamasıyla sabittir. Nitekim Hz. Peygamber (sas) teravih namazını birkaç defa cemaate kıldırmış, ancak daha sonra farz olur düşüncesiyle cemaate kıldırmaktan vazgeçmiştir (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1; Müslim, Salâtü’-Müsâfirîn, 177).

Hadis-i şeriflerde teravih namazı

Peygamber Efendimizi en iyi tanıyan sevgili eşi Hz. Âişe anlatıyor: “İnsanlar, Ramazan geceleri Resûlullah’ın (sas) mescidinde gruplar hâlinde namaz kılardı. Kur’an’dan biraz (ezberi) olan bir kişinin arkasında beş-altı kişi toplanır ve ona uyarak namazı birlikte kılardı. Resûlullah (sas) bir gece bana odamın kapısının önüne bir hasır sermemi söyledi ve ben de serdim. Kendisi yatsı namazını kıldıktan sonra bu hasırın üzerine geçti. Mescitte bulunanlar da etrafında toplandı. Bunun üzerine Resûlullah (sas) onlara o gece uzunca namaz kıldırdı ve hasırı orada öylece bırakarak yanlarından ayrılıp odaya girdi. Sabah olunca insanlar Resûlullah’ın (sas) o gece mescitte bulunan kimselerle birlikte kıldığı namazı konuşmaya başladılar. Akşam mescit insanlarla doldu. Hz. Peygamber onlara yatsı namazını kıldırdı ve evine girdi. İnsanlar ise dağılmayıp mescitte kaldı. Resûlullah (sas) bana, "Ey Âişe! İnsanların bu durumu da nedir?" diye sordu. Ben de, "Yâ Resûlallah! İnsanlar dün gece mescitte bulunanlara kıldırdığın namazı işitmişler ve kendilerine de kıldırman için toplandılar." dedim. Bunun üzerine, "Hasırını dürüp kaldır Ey Âişe!" buyurdu, ben de dediğini yaptım.

Resûlullah (sas) o geceyi de ibadetle geçirdi, insanlar ise Efendimiz sabahleyin yanlarına çıkıncaya kadar mescitte öylece beklediler. Sonra onlara, "Ey insanlar! Allah’a hamdolsun ki, vallahi ben bu geceyi gaflet içinde geçirmediğim gibi, durumunuzdan da habersiz değildim. Fakat bu namazın size farz kılınmasından endişelendim (ve bu nedenle beklediğiniz namazı kıldırmaya çıkmadım). Siz, gücünüzün yeteceği amelleri yapın! Allah usanmaz, ama siz usanırsınız!” buyurdu.” ( İbn Hanbel, VI, 267)

Ebû Seleme b. Abdurrahman, Hz. Âişe'ye (ra), “Resûlullah'ın (sas) Ramazan'da kıldığı namazlar nasıldı?” diye sordu.

O da şöyle cevap verdi: “Resûlullah Ramazan'da da Ramazan dışındaki gecelerde de on bir rekâttan fazla namaz kılmazdı. Önce dört rekât kılardı ki o rekâtların güzelliğini ve uzunluğunu sorma! Sonra dört rekât daha kılardı. Bunların da güzelliğini ve uzunluğunu sorma! Sonra da üç rekât (vitir namazı) kılardı...” (Buhârî, Salâtü"t-terâvîh, 1)

Ebû Hüreyre"den (ra) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “İnanarak ve sevabını Allah"tan umarak Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. İnanarak ve sevabını Allah'tan umarak Kadir gecesini ihya eden kimsenin de geçmiş günahları bağışlanır.” ( Buhârî, Fadlü leyleti"l-kadr, 1)

Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre Ramazan’da insanlardan bir kısmı, mescidin bir kenarında namaz kılıyorlardı. Resûlullah (sas) mescide çıkıp da onları görünce, ne yaptıklarını sordu. Cevaben, Kur’an’dan fazla ezberi olmayan kimselerin Übey b. Kâ’b’ın arkasında toplanıp birlikte namaz kıldıkları söylenince Rahmet Elçisi, “Doğru! Doğru yapmışlar! Ne de güzel yapmışlar!” buyurdu. Peygamberimizin Übey b. Kâ’b’ın bu gayretini tasvip etmesi, aslında onun, bu namazın cemaatle kılınmasını arzu ettiği şeklinde yorumlanabilir.

Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer döneminde teravih namazı 

Hz. Ebû Bekir döneminde teravihin tek başına kılınmasına devam edilmişdir.

Hz. Ömer halife olunca, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını görüp, tekrar cemaatle kılınmasının daha uygun olacağını düşünmüş ve sahabeyle istişare ederek bu namazın yeniden cemaatle kılınmasını başlatmıştır. Halkın vecd içinde bu namazı kıldıklarını görünce, “Ne güzel bir âdet oldu” diyerek memnuniyetini belirtmiştir (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1).

Hz. Ali de, bu uygulama sebebiyle “Ömer mescitlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi, Allah da Ömer’in kabrini öyle nurlandırsın.” (Müttakî, Kenzü’l-ummâl, XII, 576) diye dua etmiştir.

Editör: Hüsne Yılmaz