Secâvend ne demektir?

Tilâvet sırasında mâna açısından vakfetmenin gerekli veya isabetsiz olduğu yerleri belirtmek üzere konan işaretlere verilen isim.

Vakf yapılacak yerleri tesbit etmek Arapça bilmeyi ve belli bir birikime sahip olmayı gerektirdiğinden okuyucuya kolaylık sağlamak üzere birtakım işaretlerin konulmasına ihtiyaç duyulmuş, bu hususta Muhammed b. Tayfûr es-Secâvendî’nin (ö. 560/1165) ”ج ز ص ط ع ق م لا“ harfleriyle belirlediği sistem kabul görmüştür (ʿİlelü’l-vuḳūf, I, 169).

Zamanla bu işaretlere diğer bazı harfler ilâve edilerek İslâm ülkelerinde mushaflarda uygulanmış, bunlara “secâvend” denilmiştir.

Secâvendler hükümlerine göre şu şekilde gruplandırılabilir:

  • Durulması gereken vakf: ”م“;
  • geçilmesi câiz görülmekle birlikte durulması evlâ olan vakf: ”قلى، قف، ج، ط“;
  • durulması câiz olmakla birlikte geçilmesi evlâ olan vakf: ”صلى، ق، ص، ز“;
  • durulmaması, durulduğu takdirde geriden alınması gereken vakf ”لا“;
  • iki grup üç noktadan meydana gelen, “vakf-ı muânaka” (vakf-ı mürâkebe) denilen ve sadece bu gruplardan birinde durulması gereken vakf: ؞ ؞.
  • Ayrıca bir konunun veya kıssanın bitip yeni bir konu veya kıssanın başladığını göstermek üzere ”ع“ harfi kullanılmıştır. Bazı mushaflarda bunların yanında başka işaretler de bulunabilir.

Vakf, âyet sonlarında veya ortalarında üzerinde durulacak kelimenin bütünlüğü korunarak, resm-i Osmânî’ye riayet edilerek lafız ve mânanın tamamlandığı yerlerde ve sükûn üzere yapılır. Bir kelimenin ortasında veya ”أينما“ gibi bitişik yazılmış iki kelime arasında uygulanması câiz değildir. Kat‘ ise mânanın tamamlandığı âyet sonlarında yapılır (kıraat imamlarının uygulamaları için bk. İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I, 238). Vakfın yapılışına dair bazı kural ve ayrıntılardan söz edilmişse de bunların doğru anlaşılması ve uygulanabilmesi bir “fem-i muhsin”den (ehil bir hocanın ağzından) öğrenilmesiyle mümkündür. (a.g.e., II, 120-194; Süyûtî, I, 276-279).

Editör: Hüsne Yılmaz