Sevgili Nebî özellikle sabah ve akşam vakitlerinde dua ederdi.

Bu vakitlerde çoğunlukla o vakte uygun içerikte dualar eder ve âdeta duaları ile o vakitleri vesile kılarak tüm hayatı anlamlandırırdı. Meselâ, hayatın âdeta yeniden dirilişini ifade eden sabah vaktinde,

اَللّٰهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا وَبِكَ أَمْسَيْنَا وَبِكَ نَحْيَا وَبِكَ نَمُوتُ وَإِلَيْكَ النُّشُورُ

Allah’ım! Senin lütfunla sabaha ulaştık, senin lütfunla akşama eriştik. Sen dileyince dirilir, yine sen dileyince ölürüz. Huzuruna varılacak olan da sensin. (Ebû Dâvûd, Edeb, 110; Tirmizî, De’avât, 13)

Osman İbn Affân (ra) diyor ki; Rasûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Bir kul sabah ve akşam üç defa şu duayı okursa hiçbir şey ona zarar vermez:

بِسْمِ اللّٰهِ الَّذٖي لَا يَضُرُّ مَعَ اسْمِهٖ شَيْءٌ فِي الْأَرْضِ وَلَا في السَّمٰاءِ وَهُوَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ

İsminin anılmasıyla ne yerde ne de gökte hiçbir şeyin zarar vermeyeceği Allah’ın adıyla. O, hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir.”  (Tirmizî, De’avât, 13).

رَضِيتُ بِاللَّهِ رَبًّا وَبِالإِسْلاَمِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ رَسُولاً

Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan ve peygamber olarak Muhammed (sas)’ den razı oldum. (Ebû Dâvûd, Vitir, 26)

O (sav) ashâbına, sabah, akşam ve yatarken şu duayı yapmalarını öğütlemiştir: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı, gizliyi ve aşikârı bilen Allah’ım! Sen her şeyin sahibisin. Senden başka ilâh olmadığına melekler de şahitlik ederler. Biz nefislerimizin ve (Allah’ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olan şeytanın şerrinden, onun bizi şirke düşürmesinden, kendimize ve herhangi bir Müslüman’a kötülük yapmaktan sana sığınırız.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 100)

Akşam olunca da,

“Rabbim, bu gecede olanların ve sonrasında olacakların hayrını senden dilerim. Bu gecede olanların ve daha sonrasında olacakların şerrinden de sana sığınırım. “  (Müslim, Zikir, 75)diye dua ederdi.

Başka bir rivayete göre de Rasullah (sas)“Biriniz yatağından kalkıp tekrar oraya döndüğünde elbisesinin eteğiyle yatağın içersini üç kere çırpıp temizlesin çünkü kendisinden sonra o yerini kimin işgal ettiğini bilemez. Yattığı zamanda şöyle desin:

بِاسْمِكَ رَبِّى وَضَعْتُ جَنْبِى وَبِكَ أَرْفَعُهُ فَإِنْ أَمْسَكْتَ نَفْسِى فَارْحَمْهَا وَإِنْ أَرْسَلْتَهَا فَاحْفَظْهَا بِمَا تَحْفَظُ بِهِ عِبَادَكَ الصَّالِحِينَ 

 “Yâ Rabbi! Senin adınla yatar ve senin adınla kalkarım. Eğer canımı alırsan ona rahmet et. Eğer onu serbest bırakırsan salih kullarını nasıl koruyorsan onu da öyle koru.” diye dua etmemizi istemişti.  (Tirmizî, Deavât, 20)

Editör: Hüsne Yılmaz