Ülkemizde uzun yıllardan beri teravih namazları büyük bir coşkuyla eda edilir. Yediden yetmişe imkânı olan bütün Müslümanlar, iftarlarını yaptıktan sonra ailece akın akın camilere koşar. Gönüllere sürur veren büyük bir huzurla teravih eda edildikten sonra müezzin hocalarımız çok büyük mesajlar taşıyan, Mevla’nın bizlere öğrettiği Âl-i İmrân Sûresi 53. ayetindeki şu duayı okur:

“Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber’e tâbi olduk; artık bizi şahitlerle beraber yaz” 

Söz konusu ayet aslında Hz. İsa ile havarileri arasındaki bir ahitleşmeyi ifade eder. Hz. İsa, ilahi mesajı insanlara tebliğ edince onların nankörlük yaptıklarını görmüş ve kendisine bu davada can-ı gönülden kimlerin destek olacağını belirlemek için; “Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?” diye sormuştur. Ona sadakatle bağlı olan havariler; “Allah’ın yardımcıları biziz” cevabını vererek peygamberlerinin yanında olacaklarını ve Allah’ın dinine sahip çıkıp onu yaymaya çalışacaklarını ikrar etmişlerdir. Sonunda da bu konudaki kararlılıklarını ifade eden yukarıda zikrettiğimiz duayı yapmışlardır. 

Müezzinlerimizin, teravih namazının ardından aynı hadiseye atıfta bulunarak Mevla’ya sadakat içeren bu duayı okumaları çok manidardır. Çünkü özellikle yaz aylarında havanın sıcaklığının 40 dereceye ulaştığı bölgelerimiz bulunmaktadır. 17 saate ulaşan gün uzunlukları oruç için ciddi bir sabır istemektedir. Gecelerin kısalığına rağmen uykunun en tatlı yerinde uyanıp sahura kalkmak, hatta bazen hiç uyumadan sahuru beklemek, adeta tutacağı oruç için kayıt yaptırmak büyük bir özveri gerektirir. Gündüz yeme-içme ve şehevi arzulardan uzak kalarak oruç tutulur. Kur’an ayında hatim ve mukabeleler okunur. Namazlar cemaatle eda edilmeye çalışılır. Alın teriyle kazanılan rızık paylaşılarak iftar yapılır. Fitre-zekât ve sadakalarla infakta bulunulur ve her türlü kötülükten uzak durularak Bakara Sûresi 182. ayetinde belirtilen takvayı elde etmek için üstün gayret gösterilir. Nihayetinde gece de günün bütün yorgunluğuna rağmen Hz. Peygamber’in; “Şüphesiz ki Allah, Ramazan orucunu farz kıldı; ben de o ayda gece namazını (teravihi) sünnet kıldım. Kim ihlasla o ayın orucunu tutar ve gecesinde ibadeti (teravihi) eda ederse günahlardan kurtulur, tıpkı annesinin onu  doğurduğu gün gibi (günahsız/tertemiz) olur” (Ahmed b. Hanbel, I/191; İbn Ebî Ya’lâ, II/169, 864) müjdesine nail olabilmek için camiye koşar. Teravih namazından sonra ibadetini yapmanın sevinci, Rabbine olan sadakatini göstermenin gururu ile “Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber’e tâbi olduk; artık bizi şahitlerle beraber yaz” diye dua eder. Kur’an-ı Kerim’de Saff Sûresi’nin 14. ayetinde Muhammed ümmetinin de Allah’ın dininin yardımcıları olmaları istenmiş; “Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa da havarilerine, “Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?” diye sorduğunda havariler, ‘Allah’ın yardımcıları biziz’ demişlerdi” buyrularak Hz. İsa’nın havarileri, inananlara örnek gösterilmiştir.

Müezzinlerimiz de bu ayeti tasdik edercesine müminlerin ibadetlerini yaparak gösterdiği samimiyetin Allah’ın dinine yardım ve sadakat içerdiğini ifade ederler. Elbette sadece bu kadarıyla yetinmek Allah’ın dininin yardımcısı olabilmek için yeterli değildir ancak en azından Müslümanlar Ramazan’da üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirdiklerini ikrar ederler. Okudukları ayet ile Allah’a, Kitabına, Resulüne iman ettiklerini ve yaptıkları dua ile de şehadet belgesini ellerine almak istediklerini beyan ederler. Ne mutlu bu duygularla Ramazan ayını değerlendirebilenlere. Ne mutlu Allah’ın dinine yardımcı olabilenlere. Allah bizleri ve nesillerimizi dininin yardımcılarından eylesin.