Hac güzergâhındaki sıkıntılara bizzat şahit olan Zübeyde, Kufe-Mekke yolunu yaptırarak konaklama merkezlerini de geliştirmek için büyük bir emek sarf etti.

Zübeyde Bint Cafer
Mekke Su Yolu’nun Mimarı Hayırsever Sultan

İslam’ın altın çağı olarak adlandırılan Abbasiler Dönemi’nde 762 yılında Musul’da dünyaya geldi Zübeyde bint Cafer. Küçük yaşta babasını kaybedince Abbasi halifesi olan dedesi Mansur’un himayesinde büyüdü. Bulunduğu ortamın tüm imkânlarından faydalanarak kendisini en güzel şekilde yetiştirdi. Dinî ilimler, Arap dili ve edebiyatı alanında özel dersler aldı. Edibe, şair, müşfik, cömert gibi vasıflarla tanınan Zübeyde, teyzesinin oğlu olan Abbasilerin en meşhur halifesi Harun Reşid ile Bağdat’ta Hud Sarayı'nda evlendi.

Haşimoğulları soyundan gelen Zübeyde, eşiyle birlikte devlet yönetiminde söz sahibiydi. Ancak o, devlet işlerine etki eden bir eşten ziyade neredeyse Harun Reşid’e denk yetki ve güce sahip olan bir emire konumunda idi. Hatta devlet meselelerinin istişare edildiği büyük bir toplantıya âlimler, vezirler ile birlikte Zübeyde de katılmıştı. Kuşkusuz bunda; aldığı eğitim, bilgi ve donanımı, fesahati, güçlü, kararlı ve basiretli yapısı, dindar olması gibi özelliklerinin yanı sıra, asaleti ve eşinin ona verdiği değer de etkendi. Başta İmam Ebu Yusuf olmak üzere zamanının âlim, edip ve sanatkârlarıyla iletişimi oldukça iyiydi. Şiirin ve musikinin insanlar üzerindeki tesirini çok iyi bilir, o dönemin edebî ortamına ve zarafet anlayışına uygun bir şekilde muhataplarına mesajlarını şairler ve muganniler aracılığıyla gönderirdi.

Entelektüel olmasının yanı sıra çok dindar olan Zübeyde, cömertliği ile de meşhurdu. İlim ve sanat ehline değer verir, onları yüksek meblağlı bahşişlerle ödüllendirirdi. Halktan darda kalanlara el uzatan, yaptığı yardımlarla onların da sevgi ve saygısını kazanan Zübeyde, yaşadığı toplumda hayırsever olması ile bilinirdi. O, yalnızca kendi vatandaşlarına değil, İslam dünyasına da büyük yardımlarda bulunmuştu. Zübeyde Bint Cafer’in tüm İslam âleminde adını duyuran, Müslümanlara çok büyük hayrı dokunan ve onların dualarını alan sadaka-i cariyesi ise “Mekke Su Yolu” projesiydi. Bu hayratına eşi Harun Reşit ile çıktığı hac yolculuğunda insanların suya olan ihtiyacını ve bu konuda çektiği meşakkati gördüğünde karar vermişti (Kadir Kan, Abbasiler Sarayında Hayırsever ve Entelektüel Bir Hanımefendi Zübeyde bint Cafer, İstem Dergisi, 2014, s. 143-168).

Kufe’den başlayarak Mekke’ye kadar giden hac yolu üzerindeki su ihtiyacını karşılamak üzere “Ayn-ı Arafat” veya “Ayn-ı Zübeyde” olarak bilinen su kanalı hayratını yaptırdı. Dönemin meşhur mimar ve mühendislerin toplanmasıyla proje planlandı ve Zübeyde’nin onayıyla çalışmalar başladı. Projenin yüksek maliyetinden dolayı devlet haznedarı Zübeyde’yi uyarmıştı ancak o, “Bir kazma vuruşun, sana bir dinara mal olsa bile buraya su getirmeye çalış.” diyerek projeyi bizzat kendisi takip etti.

Tâif yolu üzerindeki Tâd Dağı’nın eteğinden çıkan suyu Arafat’a getirterek burada yapılan havuzla çevreye taksim edilen su, kanallarla Mekke’ye ulaştırıldı. Büyük bir servet harcanarak inşa edilen bu su kanalı, Aynizübeyde adıyla meşhur oldu. Böylece gerek Arafat’ta hac esnasında gerekse Mekke’de bütün yıl boyunca çekilen su sıkıntısı giderilmiş ve on iki asır boyunca mukaddes toprakların su ihtiyacı karşılanmıştı. Huneyn Vadisi’nden getirilen suyun güzergâhındaki araziler ve hurmalıklar da Zübeyde tarafından satın alınarak su yolunun güvenliği de sağlanmıştı. Bu proje, onu İslam âleminde hürmet gösterilen bir kadın yapan en önemli hayırlarından biridir. (Remziye Seçen, Abbasiler Döneminde Ünlü Kadın Siması Zübeyde Bint Cafer, Yüksek Lisans Tezi, s.64-66)

Hac güzergâhındaki sıkıntılara bizzat şahit olan Zübeyde, Kufe-Mekke yolunu yaptırarak konaklama merkezlerini de geliştirmek için büyük bir emek sarf etti. Sarnıçlar, kuyular, dinlenme ve konaklama yerleri inşa ettirdi. Hacılar ve ticaret kervanlarına hizmet için yaptırdığı bu yol, halk arasında Derb-i Zübeyde olarak meşhur oldu. Hayırda ve cömertlikte sınır tanımayan Zübeyde, Abbasi sınırları içerisinde birçok bölgede mescitler, mektepler ve kervansaraylar yaptırdı. Kendisi Tebriz’in imarına da katkıda bulundu. Günümüze kadar ulaşan ve en önemli tarihî eser olan Zübeyde Hatun Camii bunlardan yalnızca biridir. Yine Amanos Dağlarında Belen Geçidi girişinde konak yeri olan Bağrâs’ta bir aşevi kurdurdu. Bağdat’ta biri Dicle kenarında, diğeri de şehrin kuzeyinde Katîa’da olmak üzere iki cami yaptırdı. Ayrıca İsfahan’ı Tahran’a bağlayan Kaşan şehrini âdeta yeniden kurarcasına imar ettirdi (DİA, Zübeyde bint Cafer md.).

Malik olduğu serveti ve güçlü nüfuzunu hayır, hasenatta kullanan ardında sayısız sadaka-i cariye bırakan Zübeyde, İslam dünyasında adından söz ettirdi. Başta hacılar olmak üzere muhtaçların ve kimsesizlerin hayır dualarında daima yâd edildi. Bu yönüyle asırlar boyunca kendisinden sonra gelen nesillere güzel bir örneklik teşkil etti. Bağdatlılar tarafından da sevilen, sayılan ve hayranlık duyulan bir kişi olarak Binbir Gece Masalları’nın önemli kahramanlarından biri olarak tarihe geçti.