Medine... Sekinetin ve rahmetin şehri. Medine ruhun dinlendiği, zihnin berraklaştığı, geleceğe dair ideallerin güncellendiği yerdir.  Ne güzel sana kavuşup Resule selam verebilmek. Ne güzel “Beni vefatımdan sonra ziyaret edenler, hayatımda ziyaret etmiş gibidir.” müjdesine nail olabilmek. 

Medine’ye yol alan yolcular, Sevgili Peygamberine kavuşmanın heyecanındadır. Yol boyunca her eylem tefekkür üzerinedir adeta. Söylenen ilahiler, dillerin tekrar ettiği tesbihler ve uzaklara dalan gözler...

Yaklaştıkça heyecanın artması nedendir? Nedendir o hasret duygusu? Bedenin her zerresinde bu hasreti hissetmek...

Ve... Medine. Nasıl güzel, nasıl da huzur veriyor ılık ılık esen yeli. Yeşil kubbeyi görür görmez yükselen hamd sözleri ve müminin belki de hiç olmadığı kadar imanını hissedişi.

Hz Peygamberi (sas) karşıladığı ve bağrına bastığı gibi karşılar insanı Medine. O’nun ve beraberinde gelen müslümanların yaralarını nasıl sardıysa bizlerin yaralarını da sarmayı vaad eder sanki.  Tevekkülün başka bir boyutunu yaşatacağını da. Hz. Peygamber gibi şefkat doludur adeta.

Eski adıyla Yesrib yeni adıyla Medine... Bir medeniyet şehri. Vasıtaların bile usul usul seyir aldığı, tek telaşın namaza yetişmek olduğu yer. Ne anlamlı bir telaş o. Her vakti Mescidi Nebi’de kılmak için saatini namaz vakitlerine göre ayarlamak... Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” romanındaki karakter Nuri Efendi düşüyor insanın aklına. Nuri Efendi, zamanın her dakikasına çok önem veren biri olarak yer alıyor romanda. Zamanın israfı ona göre çok büyük bir günah. Romanın diğer kahramanlarından Hayri Bey, Nuri Efendi’den saat tamir etmeyi öğrenirken, diğer yandan onun bakış açısıyla da hayata bakmaya başlıyor romanda. İşte o romandaki Nuri Efendi  misali, saniye boş geçmeyecek şekilde planlı olunuyor. Öyle ki namaza, Mescidi Nebevi’ye koşmadığımız an israf... Meşguliyetlerin arasında namazı yetiştirmek değil, namazı kılıp meşguliyete dönmek orada aslolan. Hayri Bey gibi hayata bakışını değiştirmek...

Zira her yürüyüş Resule götürüyor. Her sokak dönüp dolaşıp yeşil kubbeye çıkıyor. Hatta yanıbaşınızda Resulullah  yürüyor da sanki siz de O’nunla yürüyorsunuz. Yürümüyor ki ayaklar, uçuyor.
Medine... Uhud şehitlerinin arasında dolaştığını hissedebilmektir. Okçular tepesine çıkıp Peygamberin (sas) sözlerine kulak asmaktır. Şartlar ne olursa olsun asla ye’se kapılmamaktır.

Peki asıl mesele nedir?

- Sevgili Peygamberine kavuşmanın heyecanını dorukta yaşayan kalplerin, dönünce de Peygamberine sadık kalmasıdır.

- Hayat yolculuğunun yokuşlarında yorulurken, sünnetullahla yoğrulmasıdır.

- Hataya düşeceğinde hızlıca zihnini toparlamasıdır.

- Tövbelerine verdiği ehemmiyeti kaybetmemesidir.

- Huzura erip huzur verdiği anları artırmasıdır.

Vesselam!