İhram, hac ve umre ibadetini yapmaya niyet etmek ve telbiye getirmektir. Hanefîlere göre niyet ve telbiye, ihramın rüknüdür. Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise niyet, ihramın rüknü olup telbiye getirmek sünnettir. Dolayısıyla bu mezheplere göre hac veya umreye niyet eden fakat telbiye getirmeyen kişi ihrama girmiş sayılır. (Mergīnânî, el-Hidâye, 1/135; İbn Cüzey, el-Kavânîn, 19-21; İbn Kudâme, el-Kâfî, 1/483; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 2/233) Niyette esas olan, kalben yapılması olmakla birlikte dil ile söylemek evlâdır. Telbiyeyi zaman zaman tekrarlamak ise sünnettir. (İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, 2/512; Şeyhîzâde, Mecma‘u’l-enhur, 1/267-270) İhrama giren kimseye sair zamanlarda mübah olan bazı fiilleri yapmak, ihramlı olduğu müddetçe yasak hâle gelir. Bunlara ihram yasakları denir.
İhrama girdikten sonra erkekler için elbise giyme yasağı başladığından erkeklerin izâr ve ridâ denilen ihram örtülerine bürünmeleri gerekir. Kadınların ihrama girdikten sonra bürünmesi gereken özel bir kıyafet bulunmayıp sadece yüzlerini açık tutmaları yeterlidir.